bugün pazar ama biz çalışmak zorunda kaldık. oğuz'la birlikte pazar kahvaltımızdan feragat ettik ama olsun bugünler geçecek, gidecek ben çok ümitliyim. yeni bir takım gelişmeler var, aklımız şöyle bir bulandı sonra sular duruldu ama şimdi burasını da bulandırmak istemiyorum. birşeylerin netleşmesi için birkaç aya ihtiyacımız var, bakalım nolacak?
Gündemde Davos krizi var ben hakkında ahkam kesmeyeceğim, o akşam basın toplantısını izlerken daha önceki basın toplantılarını da izlerken pürüze yine geldim takıldım. şu bizim devlet büyükleri basın toplantısı yapıp böyle şöyle oldu diyerek anlatıyorlar ve sonra "evet sorularınız varsa kısaca alalım" diyorlar. sonra orada bulunan basın mensupları bir şekilde basın toplantısını yapan şahsa sorularını soruyorlar ve o kişi de yanıt veriyor. işte benim sıkıntım tam bu noktada başlıyor. gazetecinin sesi arkadan bir yerden mırmır geliyor ama ne diyor? ben sürekli ne dedi ne dedi? şeklinde kıvranırken devlet büyüğü cevap veriyor " evet, tabi elbette öyle yapacağız" yahu neye evet, neyi nasıl öyle yapacaksın e bizde duysak? o kadar teknoloji gelişti, adamlar stüdyolara üç boyutlu ışınlanır hale geldiler ama soru soran gazetecenin eline bir mikrofon tutuşturamadık, merakımdan ölüp bitiyorum, sırf bu yüzden basın toplantılarından nefret ediyorum. kendimi dışlanmış hissediyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder