20 Aralık 2010 Pazartesi

19 Aralık 2010 / Edosk ile Hamzabeyli - Doğanköy kış yürüyüşü

Hamzabeyli köyünden Doğanköy'e yürüdük, araç yolundan değil tabi, öylesi çok kolay olurdu. Biz tepeleri aşarak yürüyüş yaptık.




 Pankartta Edosk yazıyor.







 Çam ormanının kokusu var...

 Mangal var, sucuk var, şokella ekmek bile var.

 Dinginlik var.

Neşe var.

16 Aralık 2010 Perşembe

Düşünceler yağarken


Haberlerde görmüşsündür. Trakya'yı. Bu fotoğrafı dün çekmiştim. Hızlıca. Bir çırpıda. Bugün dünden daha da belirgindi kar. Düşünceler ha durdu, ha duracak. Burası böyle.

15 Aralık 2010 Çarşamba

...

Yudum yudum anlatamam, bir çırpıda kusup gitsem daha iyi olacak. Bir konu var. Önemli. Ama burada sansür getireceğim, yazdıklarıma elbet. Tanzanya'daki kuzenimin burasını okuyup - ki bir gün okuyacak- benim duygusallığımdan etkilenmesini istemiyorum. Onun acısı benden çok daha büyük. Birini kaybedince anılar hücum ediyor. Buna dur demek imkansız. Dün içim acıyordu, bugün daha bir acıyor. Dün ağlıyordum, bugün daha çok ağlıyorum. Birini çok sevmek için onunla çok fazla zaman geçirmek gerekmez hani. Birini sevmek için belli bir neden bile gerekmez kimi zaman ya. Kuzukulağı toplamışsın birlikte, ilk tekilanı içerken yanında olmuş, sevmiş seni, bir ağaçtan en olgun ve en güzel meyveyi tutmuş sana yedirmiş... Neyse neyse.. Şimdi ben susmaya gidiyorum. Öyle.

6 Aralık 2010 Pazartesi

Bekle beni ey gözlükçü

Ne zaman kullanmaya başladım? Gözlükten bahsediyorum. İstanbul'da 72T otobüsünün 72T olduğunu gözlerimi kısarak okumaya çalıştığım zaman. 72T kısmını sallıyorum tabi, aklımda o otobüs numarası kalmış. Topkapı -Taksim. Oğuz sen miyopsun galiba demişti. Sonra soluğu göz doktorunda almıştık da elimizde reçeteyle çıkmıştık. İlk gözlüğümü Beyoğlu'nda bir gözlükçüden edindik, Cihangir'deki eve gidene kadar sanki yerleyeksan olmuştum, ama o gün dünya dupduru gelmişti gözüme, berrak mı berrak. Şu karşıdan gelen kadının yüzü ne kadar belirgin. Keşke insan zihninin karmakarışık olduğu durumlarda buna benzer bir gözlük oluverse elimizin altında da bu gözlüğü taksak şeklindeki klasik öneriyi sunmayacağım. Zira o zaman hayat biraz daha bulmacasız ve biraz daha kolay oluverirdi. Elimizin altındakiler sayesinde pek çok şey zaten yeterince kolay.

Hımm ne diyecektim. Çerçevemi değiştirmek istiyorum. Hem de en kısa zamanda. Çok hem de çok sıkıldım şu an kullanmış olduğumdan. Dün Oğuz'a kolayını bulsam hemen atıcam çöpe dedim. O derece. Hayatımın vazgeçilmez biricik tespitçi memuru Oğuz " Sen, bişey istediğin zaman, hemen o an oracıkta şıp diye olsun istiyorsun" dedi. Tahammül sınırım neredeyse yokmuş. Haklı. Bu tutum kimi zaman işe yarıyor. Harekete geçmemi kolaylaştırıyor.

Burada bir göz dokturumuz var, Tolga Bey. Ağustos ayında kendisine gitmem gerekiyordu, gitmedim. Şimdi bu gözlük hevesiyle Tolga Bey'e ziyaret ilk işim olacak. Yeni çerçevemi aldığımda kayıtlara geçmek için buraya geleceğim.

Ayrıca belirtmeliyim ki biten işler hanesine haftasonu bir gol attık ve tüm çerçeveleri duvara astık.