Bir yere giderken ille de birşeyler unutulur ya, fotoğraf makinemin şarj cihazını unuttarak ritüeli tamamladım. Yanımda getirdiğim pil neredeyse minimumda çıktı. İşte bu şartlarda aşağıdaki fotoğrafları çekebildim.
Çanakkale'ye geçmek için feribot bekliyoruz.
Bir yaz günü çocukların birbirlerini denize atma yarışına gülümsüyorum.
Kitap okumak için ne şahane bir yer seçimi. Ne zaman okuyan birini görsem içimi tarifsiz bir duygu kaplıyor, hele de bu bir çocuksa...
Karşıda tontiş kolları olan kişi annem, her sabah uzun süren kahvaltıların ardından uzun süren kahve sohbetleri yaptık birlikte.
Bu motorun yanından her gün geçtim, motor 50 cc lik Honda ama üzerindeki yazıya her defasında çok güldüm, neden böyle yazıldığını da kimseye soramadım.
Yanımda okumak için Selim İleri'nin Oburcuk Mutfakta kitabını aldım, nefisti... Kızılcık şerbetlerinden, menekşe şuruplarına, sahlep gecelerinden sofra sohbetlerine leziz bir anı kitabı okudum...
Bir yaz günü çocukların birbirlerini denize atma yarışına gülümsüyorum.
Kitap okumak için ne şahane bir yer seçimi. Ne zaman okuyan birini görsem içimi tarifsiz bir duygu kaplıyor, hele de bu bir çocuksa...
Karşıda tontiş kolları olan kişi annem, her sabah uzun süren kahvaltıların ardından uzun süren kahve sohbetleri yaptık birlikte.
Yanımda okumak için Selim İleri'nin Oburcuk Mutfakta kitabını aldım, nefisti... Kızılcık şerbetlerinden, menekşe şuruplarına, sahlep gecelerinden sofra sohbetlerine leziz bir anı kitabı okudum...
Burası Vahit'in Yeri, Ayazma Plajı, Bozcaada.
Bir sabah atladık arabalara, Güzelyalı'dan yola çıktık. Sırasıyla Yenimahalle, Taştepe, Pınarbaşı, Mahmudiye, Üvecik, Kumburun, Çamoba köylerinden geçip Geyikli'ye vardık ve feribota atladık. Sanıyorum 25 dakikalık bir yolculuk sonrası Bozcaada'daydık.
Bir sabah atladık arabalara, Güzelyalı'dan yola çıktık. Sırasıyla Yenimahalle, Taştepe, Pınarbaşı, Mahmudiye, Üvecik, Kumburun, Çamoba köylerinden geçip Geyikli'ye vardık ve feribota atladık. Sanıyorum 25 dakikalık bir yolculuk sonrası Bozcaada'daydık.
Vahit'in Yeri'nde yedik içtik, plaja inip denize girdik. Denizde balıklarla birlikte yüzdük, hiç ama hiç denizaltındaki canlılarla bu derece yakın yüzmemiştim, şnorkel kullandım, dakikalarca balıkları izledim, su harikaydı...
Muhteşem Bozcaada sokakları...Bilenler bilir son dönemde sandalyelere düşkündüm, fotoğraflarını çekip duruyordum, bunları görünce nefesim kesildi... Çok heyecanlandım.
İşte o an siesta yapan bir dükkanın önü, sandalyaler yine harika... Mavinin yanındaki koyu renkli olanın sırt kısmında Aşk yazıyor ...
O sandalyenin neden orada olduğunu öğrenemedim.Burası Rengigül Sanat Galerisinin önü. Pınar Akarsu'nun suluboya resim sergisi var içeride, harika bir müzik sokağa yayılıyor, kim diye soruyorum, kağıda yazıp elime tutuşturuyor galeridekiler, "Placido Domingo - The Tenors". Sokağın dokusu, resim, uyuklayan kedi, Domingo'nun sesi, rüyada gibiyim...
Ah şimdi gel de burada bir kadehcik rakıyı tokuşturma sevdiğin biriyle.