Morali biraz bozuk bir kediyim bugünlerde. Ne oldu diye sorsa biri mesela, "hiç" derim. Kafamda irili ufaklı bir yığın düşünce. Bugün anneme "bu vicdan azabını ölene kadar taşıyacağım" dedim. Vicdan azabı illetin bir biçimi, bi kere sarılmasın boynuna bir fular gibi, yahut sırtına işlenmiş bir dövme gibi, derini parçala, çıkmaz, başetmenin bir yolunu bulacaksın artık. Başarabilirsen o da...
Dün akşam uykuya dalmadan önce nereden geldiyse aklıma, iki koyun sürüsünü hayalimde karşı karşıya getirdim, çobanları da yanıbaşlarında, koyunların hepsi birbirine benziyor ya, çobanlar birbirine karışan sürüyü ayırmaya çalışıyor, arada yanlış sürüye karışan kuzular var, acaba o kuzular yanlış sürünün içinde olduklarını farkederler mi? Aslında tam da anlatamadım ne demek istediğimi. Başlıkta da belirttim ya, tembel bir patlıcanım ben bugünlerde. Yazmaya, okumaya üşenen hallerdeyim. Kuzu meselesini daha sonra anlatmayı deneyeceğim. Şimdilik bu konuyu geçelim.
Dün akşam, kocaman bir kase mısır patlattım. Hayır film izlemedik. Üçlü kanepemize kurulup kitap okuduk, Oğuz jazz ağırlıklı bir liste yaptı dinlemek için. Salonda Nina Simone dinlerken biz, İsmail Müyesser'i bıçaklıyordu.*
Günler biraz böyle geçiyor işte. Nasıl olup bittiğini de pek bilmeden...
* Murat Uyurkulak'ın Tol romanını okuyorum. Şiddetle tavsiye ediyorum.
13 Ocak 2011 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
4 yorum:
Kuzunun yanlış sürüye karışma hikayesini anladım Çello... anladığımı kendime bile anlatamadım sonra biliyor musun? Bu hikayenin kenar çizgilerini en kısa sürede bekliyorum, ki bende ohh diyeyim... Moralini bozan her neyse ve kalemini susturan ve cümlelerini, en kısa sürede terkeder ruhunu umarım...
sevgili gks, bikaç küçük araştırma yaptım ve öğrendim ki, kolay kolay sürü karıştırma yaşanmazmış, sürünün başında bir lider olurmuş ya, işte kuzular lideri takip ettiklerinden başkasının koyunları arasına karışıp gitmezlermiş. büyükbaş hayvanlarda da, misal hayvana bir kere ağılın yerini öğretmek yeterliymiş, çoban köye geldikten sonra bırakırmış hayvanları, onlar kendikendilerine gidip yerlerini bulurlarmış. ağılını bilmeyen ineğin varsa ara dur köyün içinde.
senin beni anlayacağına dair hiç şüphem yoktu biliyor musun?
kenar çizgileri konusunda söz vermeyeyim, çok konuşasım, yazasım yoktu, üzerimde bir atalet hali.
ama şu an sana bunları yazıyor olmam bile iyiye işaret.
son dönemde gelen yorumların hiçbirine yanıt verememiştim. toparlanacağım.
iyi bak, açılıyorsun yavaş yavaş:) sevindim
kuzunun sürüsünü kaybetmemesi yorumlarına da sevindim, küçük prensin gezegeninde bıraktığı çiçeği gibi telaşlandırdı beni... delilik işte anlıyorsun ya :)
aslinda bazen toparlanmasak da hepten salsak mi diyorum ama sonra bu düsüncemden utaniyor, kendimi birseylerle mesgul etmeye calisiyor, yeni yil diyor, yeni ben diyemiyor devam ediyorum eski benle...ama hepsi zamanla gecer di mi kusum...
Yorum Gönder