27 Şubat 2012 Pazartesi

Siyah Kemik

Yeni çerçevelerim simsiyah ve kemik. Yeni göz numaralarım 1.25 miyop, 0.50 astigmat. Ben bu miyop denen göz kusurunun yaşlandıkça iyileşeceğine kendimi çok inandırmıştım. Arttığına gerçekten çok şaşırdım.

Oğuz Leyla ile Mecnun'a bakıyor salonda. Ben, elimde birşeylere göz atıyorum mutfakta. Müzik dinlemiyorum. Salondan mutfağa televizyonun sesinin gelmesi hoşuma gidiyor. Tıpkı yaşamın devam etmesi gibi bir şey bu. Garip. 

Ben belki arada bir uğrar, elim bu akşam olduğu gibi ürkek de olsa yazarım. Bu arada söylemeyi unuttum, adalet diye bir şey yok, varsa da bu ülkede yok. Şimdilik gittim. 

11 yorum:

7.oda dedi ki...

tıpkı yaşamın devam etmesi gibi arada da olsa yaz işte böyle..

Ayça Yaşıt dedi ki...

Kabuk bağlamış bir şeyler sanki, çok eski bir tentürdiyot kokusu geliyor. Sevimli değil o iyot ve sodyum iyodür kokuları. "Öpünce geçer." diye bir şey var, en sevdiğim ilaç.

Sevgiyle.

coraline dedi ki...

özledik amaaaa...

çello çalan kedi dedi ki...

Sevgili 7.oda, nasıl da tatlı, nasıl da hoş bir sadakatin var. duygulanıyorum böyle olunca. içten teşekkür ediyorum.

çello çalan kedi dedi ki...

atze, insan yüzeysel olmaktan neden korkar bilmem. bildiğim aslında derinlemesine yaşamak istemediğimdi. biraz yüzeyde gezindim durdum sanırım. kışın tamamı neredeyse kanapede oğuz'la birşeyler izleyerek geçti. okumadım. izlediklerim film falan da değil. my name is earl, mad men gibi dizilerin esiri oldum, olmaya izin verdim. şimdi sanki güneş ışınları biraz biraz canlandırdı beni. dün akşam oğuz yeni gözlüklerimi getirdi. kendiliğinden oturdum masaya, sanki gözlüklerle birlikte ben de değiştim. yok hayır tabi, gözlükler değil tabi beni değiştiren. ama bazen düşünmüyor değilim, kimi zaman muzur olmak istediğimizde birşey geçirsek üzerimize hoop muzur olsak, hüzünlüyken hemen neşeli giysimizi seçsek, hüzün dağılıp gitse. neşemizi kuşansak. ne diyorum? iyiyim. ama kabuk bağlaması iyileşmeye delalettir di mi? iyi ki varsın dememe gerek var mı? bence var. öpüyorum.

çello çalan kedi dedi ki...

Ah coraline, sen nice güzel kitaplar okurken ben de sana uzaktan baktım durdum. ben de özledim ben de :)

gri kent sakini dedi ki...

yine yeni yeniden... sabahın uyanışında perdenin açık kalmış kenarından hınzırca sızıp yüzünü yıkayan güneş gibi... özlemişim hayata dair kelamını... sevgiler çello

çello çalan kedi dedi ki...

ah gks, bak zamanı gelince oluyor işte böyle kendiliğinden açan bir gelincik gibi...

kasımpatı dedi ki...

Merhaba,
1-
miyop iyileşecek yaşta değilsiniz
2-
Mümkün olduğu kadar adaletin kapısını çalmamak lazım. Çoğu zaman yok yada ...

Görüşmek dileğiyle..

çello çalan kedi dedi ki...

Merhaba Kasımpatı,

Hımmmmm.. demek öyle. Hay allah. Bunu çok dert ediniyor değilim. 1.25 gözlüksüz de yaşanabilecek bir numara gibi. ama ben sanki artmayacakmış gibi düşünmüş ve beynime öyle kodlamışım farkında olmadan. tek sorun miyop gözüm olsun.

Ayça Yaşıt dedi ki...

Sevgili Çello Çalan Kedi,

Dün gece sıcaktan şikayet ederek üstümdekini başımdakini çıkardım, yetmedi pencereyi açtım. Birden gök gürledi, yağmur başladı. Şimşekle birlikte bir şey çaktı aklımda. Doğada hiç doksan derece köşeler yoktu gerçekten, biz insanlar dünyaya doksan derecelik açıyı getirdik. Üşüdüm, kapadım pencereyi, perdeyi. Gözlüklerin buğulanmışsa kumaş peçetemi paylaşabiliriz. Hüzünlenirsek kesin güneş açverir, sırf bize inat olsun diye açar, biz de halay çekeriz.

Yüzeysel olabilmek meziyet istiyor, hayranlıkla bakıyorum. Çocukken çok sevdiğim oyunlardandı "hiç"i düşünmek. Sonra bunu düşündürme oyununu sevdim. Hiç'i düşünürken kapanan çocuk gözler, kapakların altında fıldır fıldır döner, kirpikleri oynardı. Cevabı bulmayı çoktan unutmuş olurduk, kaldırımda uyuyakaldığımızda.

Sarılıyorum.