22 Şubat 2013 Cuma

Yokluk

Zamanı eğip bükmeyi istediğim anları geride bırakıyorum. Ne desem değişmeyecek, ne yapsam geçmeyecek bir acı...

Biz, biz dediğim ben, Oğuz, Pirinç... Sanki koskocaman üç kollu bir devdik, nereye gitsek birbirinden ayrılamayan üç gerçek dost, üç masal kahramanı... Pirinç gitti, biz, biz dediğim ben ve Oğuz, dev olmaktan çıktık, özel güçleri olmayan, dev hiç olamayan, iki kollu sıradan insanlara dönüşüverdik.

Geçen yıl mayıs ayında Pirinç'in deri altındaki biri büyük biri küçük iki kisti alınıp patalojiye gittikten sonra gelen rapor 8 ila 10 ay demişti. Dedikleri 9.ay oldu. Biz bu süreci çok keyifli geçirdik, hiç kötü bir şey olmayacak gibi. Son bir ayı saymazsak Pirinç çok sağlıklı bir süreç geçirdi. Son süreç ağrı kesicilerden medet umduk, ağrı kesicilerin hayatımıza girdiği günlerde yemek yemenin hayatımızdan usulca çıkıvermesini izledik. Önce 11 yıldır yediği kuru mamanın yüzüne bakmaz oldu, bizim yediklerimize sulandı, o süreçte konserve mamaya yaslandık, konserve mamanın da yüzüne bakmadığı son 3 gün serum...

Pirinç sağlıklıyken ama geri sayım başlamışken, ben hep hazırlamaya çalışmıştım kendimi, hazırım sanmıştım, yanılmışım, böyle bir şeye hazırlanılamıyormuş...

Her kedi hastalık sürecini farklı yaşıyormuş, öğrendik. Pirinç kendini banyoya kapatmayı seçti, çamaşır sepetimizin üzerinde geçirdi son üç haftasını. Akşamları yanımıza neredeyse hiç gelmedi, biz bir taburenin üzerinde, onun başında öylece bekledik... "Elden ne gelir" günlerimizin özetiydi.

Sonrası kocaman bir "yokluk"...

Şimdi biz 12 Şubat akşamı saat 20.05 den bu yana yoksulluğumuzla başetmeye çalışıyoruz. Evde bulduğumuz bir bıyığa sarılıp ağlıyor, parkenin üzerinde kalmış minik pembe patilerin izlerine kapanıp acımızı dibine kadar yaşamayı seçiyoruz.

Pirinç göz temasını çok seven, gözlerimize doyasıya bakan, ne istediğini gayet güzel anlatan, çok duygusal, çok samimi, fazlasıyla sevgi dolu bir yoldaş oldu bizim için. O hayatıma gelmeden önce hayat bir evin içinde nasıl akar, hiç anımsamıyor, Pirinçsizliği hiç bilmiyorum. Biz ki evin içinde üç kişiden oluşan bir sürü olarak evin tüm odalarını beraber kateden, çamaşırı birlikte asan, banyoda ne yapılıyorsa birlikte yapan, birlikte diş fırçalayan, birlikte uyuyan, birlikte okuyan birlikte yaşlanan o güçlü üç dev iken, ev adımlarımızla gümbür gümbür altımızda titrerken, şimdi eve girerken bizi karşılamayanın yokluğu ile kuyunun içinde yuvarlanıp gidiyoruz. Adımlarımız korkak, adımlarımız aksak, kollarımız boşlukta salınıp nerede duracağını bilmeyen iki uzuv...

Ben özlemin tanımını baştan yapıyorum bugünlerde, Pirinç sayesinde.

16 yorum:

Leylak Dalı dedi ki...

Ne denir ki canım, sabır diliyorum sadece...

coraline dedi ki...

evet çok zor..sabır diliyorum ben de.

Unknown dedi ki...

Canim Pirinç, melek olmus:(

Aglattiniz beni..

Ne diyecegimi bilemiyorum. Sabirlar dilerim sevgili Çello Çalan Kedi..

springoss dedi ki...

Kedi aşkını bilmeyen anlayamaz sanırım bu acının ne demek olduğunu. Diyecek bişey bulamıyorum, okuyunca çok üzüldüm, ağlamaklı oldum. Tek teselli, acılarından kurtuldu şimdi sevgili pirinç. Kimbilir başka bir tekiriniz daha olur belki ilerde bir gün, pirinci hep birlikte anarsınız. Sizlere sabır dilerim bu süreçte.

hüznün tadı dedi ki...

Acını çok iyi anlıyorum. Yaşadım çünkü. Sırf bu acı yüzünden tekrar bir kedi almaya cesaret edemedim.Sabırlar diliyorum.

çello çalan kedi dedi ki...

Canım Leylak, Canım Coraline, bu süreç içerisinde en çok ihtiyacımız olan şey gerçekten, teşekkür ediyorum.

Yüksek Ökçem, ben çok çok dramatize etmemeye çalışarak, çok dayanabilir bir anda, ağlamaya mahal vermemeye çalışarak yazdım, demek başaramamışım. Yakınımda olup Pirinç'in durumunu özellikle kötüleştikten sonra bilen ve haber bekleyen dostlarıma tıpkı senin dediğin gibi iletmiştim kötü haberi..

Springoss, inan bizim de tek sığındığımız liman, en azından acılarından kurtuldu, çünkü ağrı kesici artık fayda etmemeye başladığı için kırmızı reçeteli ilaçlara geçilecekti, kedisiyle o kadar uzun zaman geçirip sadece nefes alıp veren bir canlıya dönüşmesine insanın yüreği gerçekten dayanmıyor. Bu zor şey, bu ölüm denen olgu, özlediğine kavuşamama, ah keşke daha rahat kabullenebilsek... Ama o zaman sanırım biz biz olmazdık.. Desteğin için teşekkür ederim. Bu arada ben Pirinç'in başında beklerken, bu acıya bir daha katlanamam gibi düşünmüştüm, düşüncemin orada takılıp kalmayacağını, günün birinde aklımızı çelecek, zıpır, haylaz, şımarık bir yavrunun yolumuza çıkacağına dair hisler içerisindeyim, sanırım o günü bekleyeceğiz.

Sevgiler

Ayça Yaşıt dedi ki...

Ne söylesem ezbere gelecek ama senin üzüldüğün kadar, güçlü olduğunu da görüyorum. İki teselli kelimesiyle geçmeyecek bir özlem olduğunu ama senin bu özlemle kendini ortaya koyduğunu, cesaretini de görüyorum. İyi ki ağlamışsın güzel Çello Çalan Kedi, ben ağlamadığım için ölenlerimin ardından ne lekeler bıraktım içimde. Hele şımarık bir yavrunun yolunu beklemek öyle güzel bir fikir ki, ben seni teselli edeceğim yerde(ki bu imkansız) sen beni teselli ediyorsun. Hayranlıkla, seviyle bakıyorum sana.

Sezen dedi ki...

Mutlu'nun ablasına gidip kaldığımız süre boyunca Şeker'e(Mukaddes ablanın kedisi) Pirinç diye seslendiğimi görünce anladımkı Pirinç bende sandığımdan daha derin bir yer edinmiş. Ve yanındayım... Yukarıda... Çaprazda... Biliyorsun.

çello çalan kedi dedi ki...

Hüznün Tadı, teşekkür ediyorum, gerçekten, belki günün birinde o cesaret gelip sizi bulur hı?

çello çalan kedi dedi ki...

Sezen, iyi ki vedalaşabildiniz... Orada olduğunu çok çok iyi biliyorum. İyi ki oradasın. canımsın.

Aylak Kedi dedi ki...

heidi'nin blogunda gördüm bu haberi. öyle yerleştirmişsin ki gönlümüze pirinç'i, tanıdığım, çok sevdiğim birini kaybetmişim gibi üzüldüm, halbuki hiç öpememiştim patilerinden.

iyi ol çello, pirinç gözlerinde hüzün görse üzülürdü...

çello çalan kedi dedi ki...

Ah Atzem... Usul usul ağlamak varken ağıtlar yakarak ağlamayı anlamazdım, meğer acı ağıtla peşisıraymış. Her akşam evde bir an, kilit bir an, dolup taşıyor, yokluğu ağıtlarla kabullenmeye çalışıyorum. Biz Pirinç'i severek, okşayarak, gözyaşlarımızla sırılsıklam yaparak, bize sunduğu 11 güzel yıl için teşekkürler ederek uyuttuk. Şimdi geride bir iz, bir gülüş, bir ses, bir teşekkür, bir umut, bir anı yumağı içimizde, yanımızda, yamacımızda.

Aramızda son 2 gün tarif edemediğim, anlatamadım, sözcüklere dökemediğim bir iletişim yaşandı, sanırım beni biraz da o güçlü kıldı, emin değilim.

Yanımda olduğun için teşekkür ediyorum.
Sevgimle.

çello çalan kedi dedi ki...

Aylak'ım, söylediğin şey o kadar kıymetli ki, bunu verebilmiş olmak, başarmış olmak ne kutlu bişey benim için.. Pirinç'le biliyorum ki yollarımız bir gün mutlaka kesişecek, buna inanıyorum, hasret gidereceğiz, ben onun patilerine üşümemesi için sonsuza kadar nefesimle oh yapacağım, güzel uyuyacağız birlikte...

Maya dedi ki...

bazı boşluklar dolmuyor.. ya da bazıları dolduracak boşluk bırakmıyorlar geriye.. öyle yoğun nüfüz ediyorlar hayatlarımıza. Sabır diliyorum Çello'cum.

çello çalan kedi dedi ki...

Suzi'm, geçecek, toparlayacağız, içimizde bir sızı kalacak. Bu sızı bizi biraz daha insan yapacak. Öyle işte... Öpüyorum.

seneryocu2 dedi ki...

Sevgili Çello;henüz çok yakınlarını kaybedecek yaşta değilsin,çok yakınlarını kaybeden insanların çekecekleri acıları tahmin edemezsin sanıyordum... Meğer sen evinde yaşayan,ellerinle büyüttüğün,adeta can ve ruh verdiğin,zaman zaman ruh ikizin olduğunda tereddüde düştüğün bir arkadaşını yitirmişsin... Başın sağolsun ne diyeyim...Ben de beş aylık bir süre içinde biri 40,diğeri 43 yıllık iki dostumu kaybettim, kanser denilen o melun hastalıktan !!!