16 Temmuz 2014 Çarşamba

Dışarıda sanki bin yıldır yağmamış da yağamamışlığının acısını bizden çıkarmayı amaçlamış bir yağmur var, Regina Spektor dinliyorum ve okumak istediğim şeyleri okuyorum, işler beklesin. Havanın durumuyla sonsuz bağlantılı ruh halim yağmurdan çok hoşnut, yok hayır "yağmur yağdı da arındım" gibi bir biçimi barındırmıyorum, daha çok esin kapılarımı açıp kendi dağarcığımı genişleten bir etkileşim bizimkisi. Bazen motor anahtarının çevrilmesi gibi bir beklentiye düşüyor bazı duyular, çok çok görmeyi istediğim bir dostuma şimdi teknolojiyi de işin içine katıştırarak ulaşabilirim ama nedense tutuyorum kendimi. Ben bu kadar özlemi yaşarken biliyorum ki o şimdi İstanbul'un koşturmacasında ve benden çok uzakta. Özlemim denizin üzerinde sürüklenen bir kibrit çöpü gibi kalakalır korkusuyla kendimi uzaklaştırıyorum bu noktadan. Yaşamın içinde böyle abuk hesaplaşmalarımız, yaşam mücadelemiz olmasa, içimizde büyüyen insani damara göre hal ve hareketlerimiz şekillense, kimse kimseyi duygusal değişimlerinden ötürü yadırgamasa... Dünya, biraz daha kendi kendini yenileyebilen körfez misali, biraz daha nefes alınır bir yer olurdu... Duygusal zayıflığın kapital dünyada yeri olmadığını biliyorum, şimdi işime dönüyorum...

Hiç yorum yok: