18 Nisan 2011 Pazartesi

Ana kız yeniliğe duyarlıyız diyelim

Oğuz yeri geldikçe nesnelerle aramda geliştirdiğim manevi bağlantılara sataşır durur. Misal evimizde bir tane masaüstü bilgisayarımız var, işte ben onu hiç sevmem. Klavyesi ve ekranı aynı kalıp yerine makinesi değişse belki  ona ısınırım, şimdiden bilemem.

Yeni insanlara çok çabuk ısındığımı kabul ederim ama kolay kolay sahiplenmem, Cumartesi akşamı Sezen geldi, mutfakta laflıyoruz. Sen çok az şey paylaşıyorsun deyiverdi, kaldım. Haklı olmasına haklı ama, belki onun çok hareketli yaşamının yanında benimkilerin çok sönük ve rutin kalmasından, ya da bilemiyorum...

Geçen hafta sonu annemle buluşup evlerimize yolluk aldık, istanbul'daki evimiz taş çatlasın 75 m2 iken şimdi yaklaşık 140 m2 lik bir alana sığmaya çalışıyoruz. Halı ve yolluklar da annemden bana gelen biraz modası geçmiş ve şimdilik idare etsin dediğimiz şeylerdi. Yolluklar bu hafta sonu geldi, yatakodasından salona uzanan 6 metre uzunluğundaki koridora ve girişe bir örnek uzun tüylü shaggy halılarımızı serdik, bizim için çok güzel oldu ama Pirinç için değil. Pirinç Hanım beğenmedi. 6 metrelik koridoru halıdan geriye kalan 3 parmaklık alanda yürüyerek katediyor, diyelim canı giriş kapısının önüne gitmek istedi, işte L ler Z ler çizerek boş bulduğu alanlardan ulaşıyor, bir yer var, mutlaka ayağını basması lazım, oraya da sanki suya basar gibi sıçraya sıçraya basıp geçiyor. Oğuz elbette anasının kızı diyerek gülümsedi. Değişiklikler hemen alıp üzerimize geçirip gezineceğimiz kıyafetler değil bizim için, bundan artık ziyadesiyle eminiz.

6 yorum:

heidi dedi ki...

Zik zaklar çizen patilerini öperim Pirinç'in...

Hayırlı olsun yolluklar. Ne garip değil mi insanın küçücük bir eve alışıp sonra kocaman eve sığmayan halleri...

SeV@L dedi ki...

Bizimkiler bayılıyorlar değişikliğe.
Mesela o halılar bizim evde değişmiş olsaydı şöyle geçerdi kafalarından;

hımmm dur bi üstüne atlayım kaydırmaca oynanıyor mu? Bakalım rahat tırmalanıyor mu?

Ve tabi halının köşesine yakın bir yere uzanıp kuyruk sallayıp, ısrarla suratına bakar. Bunun anlamı da; "şişşşt gözüm!! halının şu parçasını üstüme doğru at bakayım bi de şöyle bakayım içerden. Hadi koçum."dur.

Bizim bir kedimiz vardı Saraylı o çok hassastı bu konuda evde devasa bir vitrin vardı onu parçalayıp attık diye ortalığı ayağa kaldırmıştı. :)

Hastasıyım kedi kısmının yahu :)

öperim sizi de çellocu kedi :)

çello çalan kedi dedi ki...

Heidi biz hala bu eve nasıl sığamadığımıza şaşırıyoruz, fazla bişey de yok üstelik:) Bazen,(bazen ama) Oğuz'la zor koşullarda bir yaşam hayal ediyoruz, soba ile ısındığımız iki göz odalı, yolu topraktan, şehrin dışında bir ev canlandırıyoruz, ben motorla gidip geliyorum şehre, o da o gün canım isterse. Bu konfordan uzağız ama bambaşka şeylere ve seslere yakın. biliyorum böyle yazınca bir sahil kasabasına yerleşip domates yetiştirme hayallerine benziyor, ben de bir dönem o hayali kurmuştum, bu dediğim biraz daha farklı. şöyle anlatmayı deneyeyim, kıyı kasabasına yerleşip domates yetiştirme hayalindeki çello o kasabada esen rüzgarın saçlarına kızabilir belki, ama bu son bahsettiğim hayaldeki çello saçlarını dağıtan rüzgara kızmaz, kızamaz. çenesi düşmüş çello çalan kedi oldum şimdi bir hayal yüzünden görüyor musun?

Bu arada, hem Mahir hem konserleri koltuğunun altına alıp taşımayı nasıl başarıyorsun? Özeniyorum sana, çok.Sevgiler

çello çalan kedi dedi ki...

ya seval sen bence kediler üzerine yazmalısın. kesinlikle. ama yazma işi biraz disiplinli olmalı. derlenip toparlanmalı. Gözümün önünde hepsi canlandı. Hadi koçum bakışı dahi. Sizin evdeki bu hallere bayıldığımı söylemiş miydim? Ay tamam hadi kıskanma sana da bayılıyorum kedi anası seni :P

geveze baykuş dedi ki...

aynı ceviz! o da sevmediği yerden zıplaya zıplaya ve mümkün olan en uzak ve kesinlikle zor güzergahtan ilerlerdi :D ulan kedi milleti be!... ah ah...

çello çalan kedi dedi ki...

sen biraz daha yerleşik bir düzeni benimseyebilirsen belki günün birinde yeniden kedili yaşama da merhaba diyebilirsin belki baykuşum. ama bunu için biraz daha sabır..