16 Ağustos 2011 Salı

Yaşlı bir nehrin yamacında...


Bilenler bilir, sessiz sedasız iki nehir akar Edirne'nin içinden. Biri işte bu, Meriç. Akmakla akmamak, durmakla kalmak arasında kararsız bir suyu, coşkun değil, bakanı dinlendiren bir hali var. Yaşlı bir nehir gibidir Meriç, gezmiş dolaşmış da artık bu kentte kalmaya karar kılmış gibidir, arkasından gelen yine kendisi, kendi kendisinin sözünü dinler, gözü arkada alıp başını gider...

Pazartesi akşam üzeri, bizim Süslü ile akşamüzeri pikniği yaptık burada, hoş bir sohbetin eşiğinden girdik içeri, oradan buradan derken karanlık çökerken hem nehri hem ormanı terkettik...

9 yorum:

Işın dedi ki...

Çok güzel ama bu manzara. Edirne'ye gelmiş, nehrin kenarında bir çay içemeden dönmüştüm. Çok fena içimde kaldı :)

Leylak Dalı dedi ki...

Nüfus kağıdımda doğum yerim olarak yazan ama hiç hatırlamadığım Meriç. Hiç görmesem de Meriç nehrine özel bir sevgim vardır bu nedenle. Bu fotoğrafa da bayıldım. Dilerim birgün aslını görmek de kısmet olur. Sevgiyle...

çello çalan kedi dedi ki...

Işın, bak ben kendimi bildim bilesi bu nehir burada :) Bir yere gitmeye niyeti yok yatağının, öyleyse belki günün birinde kimbilir yolun düşer yeniden, belki daha sonra çello ile birlikte gelmek için gidememişsindir :) Kimbilir...

çello çalan kedi dedi ki...

Sevgili Leylak, okuduklarınla, izlediklerinle, yaşam biçiminle ne hoş olduğunu, senin o güzel evinin güzel odalarından birinde söylemeyi isterdim, kısmet burayaymış, ertelediğim sözler, cümleler vardır ya, bu da onlardan biriydi, söyledim rahatladım. :)

Meriç evet senin doğumyerin. Sen bir nebze daha şanslısın. Ben Almanya'nın Lennestadh kasabasında gözlerimi açmışım, henüz oralara gidebilme fırsatım olmadı, zaman zaman googledan fotoğraflarına bakıyor, nedense duygulanıyorum. Sonra, duygulanmamı da yadırgıyorum. Çağıran bir şeyler olduğunu sezinliyorum. Belki elimin altında bir yer olmaması onu böyle yüceltiyordur, belki önünden sıklıkla geçtiğim Edirne Devlet Hastanesi olsaydı doğduğum yer bu kadar anlamlar yüklemeyecektim. Ama insanlar gözlerini açtıkları yerleri görmek istiyor canım Leylak. Meriç'e hiç gitmedim. Aslında iyi bir Trakya gezgini değilim diyelim, köylerini de pek bilmiyorum. Bu yaz, yıllık izinlerimizde, Oğuz'la birlikte bir deniz kıyısına değil de, Edirne'de kalıp motora atlayıp çevreyi dolaşasımız var, evimizde vakit geçirmeye de özlemimiz var ne yalan söylemeli. İşte böyle Leylak, ne çok konuştum haklısın. Öpüyorum çok.

Aa bu arada canım Leylak, olur da buralara benim haberim olmadan yolun düşecek olursa, lütfen bana da haber ver olur mu? Sana, Edirne'de arkadaşlık etmekten, yanında olmaktan kıvanç duyarım, mutlu olurum.

gri kent sakini dedi ki...

bilirim Meriç i Çello... hayat gibidir. Kenarında durup hayatı dinlediğim zamanlarım olmuştur, eskilere götürdün beni yine, harika görmüşsün, bu fotoğrafın üzerine çok şey yazılır ama kalemim kırık, iç seslerimi yazıyorum gövdemin içine, hem daha kalıcı oluyor böyle...

springoss dedi ki...

Meriç, Edirne'ye verilmiş en güzel hediye sanıyorum. Meriç'in kenarında oturup o doğaya bakmanın keyfi bambaşka, ne İstanbul'da boğazda ne başka bir yerde olmayan farklı bir büyü var burda. Ne iyi ettin fotoğrafı koymakla, yıllar sonra oralara gitmiş kadar oldum, ellerine sağlık. Ha bu arada N'lerimdensin, bilgin olsun ;)

redrabbit dedi ki...

meriç ve arda..Nasıl bilmem.Edirne'liyim ben de.Hen de orda 3 yıl üniversite okumuşluğum var.Demek oralardasın.Bak şimdi!!Canım Edirne.Kötü hatıralarım çok olmakla birlikte bunları yaşıma verip,Edirne'yi suçlamayı bırakalı yıllar oldu.Arda kıyısında,söğütlükte özellikle akşamüstü içilen bir biranın keyfine diyecek yoktur hani.Çok tesis açılmış diyorlar oralarda,doğru mudur?

çello çalan kedi dedi ki...

Springoss, bir teşekkür dahi edememiştim listene beni de aldığın için. şimdi tam vakti :) Kesinlikle haklısın, içinden nehir geçen kentleri seviyorum ben, farklı olduklarını düşünüyorum, burada Edirne'de denizin eksikliğini nehirlerin varlıkları ile biraz olsun unutturduğunu düşünüyorum, şu orman da olmasa çok ıssız kalırdık biz burada.

sevgiler sana.

çello çalan kedi dedi ki...

Aaaa çok şaşırdım Redrabbit, Edirne'li olduğunu bilmiyordum. Bende hemşehri duygusu pek gelişkin değil aslında ama yine de bunu öğrenince sevindim.:)

Meriç kıyılarında eh eskiye oranla tesis sayıları arttı, ama yine de hala bakir bir yer. Böyle olması iyi. Arnavut kaldırımın döşeli olduğu cadde üzerinde kahvaltı mekanlarının sayıları arttı. güzel, hoş, keyifli yerler. benim içinde kaybolabildiğim, kitabımı okurken sayfalara karışabildiğim mekanlar mevcut. işte bilirsin şehrin merkezine de çok yakın, belki bir gün yolun buralara düşerse senle birlikte biralarımızı yudumlamayı çok arzu ederim redrabbit, içten sevgilerimle.