7 Eylül 2012 Cuma

Edirne Sokaklarında


Edirne'nin şehir merkezindeki bar ve kafeleri hiç ama hiç bilmiyorum. Yukarıdaki fotoğraf barın giriş kapısının hemen yanındaki duvardan bir görüntü. Aşağıdaki ise barın girişi. İçini hiç bilmiyorum.


Ben buralara uğramazken neler oldu?

* Pirinç'in ameliyatından sonra süreç; dikişleri doku kaybından dolayı tutmadı, iki ay açık bir yarası vardı, geceli gündüzlü pansuman yaparak doku yenilemesine yardımcı olmaya çalıştık. Süreç çok yavaş ilerleyince ikinci bir operasyona alındı, dikiş atıldı. Yakası çıktı. Şimdi daha iyi. Ama tümörler nüksetti. Şimdilik bekliyoruz. Kedilerde kemoterapi süreci çok zorlu. Bu işin uzmanını bulmak gerek. Garantisi de yok üstelik. Çok canları yanıyormuş. Hem İstanbul'daki veterinerimiz Halide Abla, hem de buradaki Sedat Bey görüş birliğindeler. Akışına bıraktık. Metastaz yapana kadar rahatız. Pirinç'in tümörleri hep deri altında. Orada kaldığı sürece sıkıntı yok. Şu an neşesi, keyfi, yemesi yerinde. Önlem olarak, tümörlerin yayılmasını yavaşlatmak için tarantula zehirinden yapılmış bir aşı varmış, onu yaptırıyoruz. Pirinç yakasında gelişmeler böyle.

* Temmuz ayının başlarında ev ile ilgili değişikliğe gitme kararı aldım, ev derken, yaşadığımız evin içindeki eşyalardan bahsediyorum. Bazı eşyaları verdik, bazı eşyaları annemlere doğru ellere ulaştırması için götürdüm, tüm bu süreç yatak odasından başladı, şuan tek bir oda hariç tüm eşyaları elden geçirdim, yatak odasında baza altlarında saklı duran bazı şeyleri kullanıma çıkardım, bazılarını yeniden yıkayıp kaldırdım, tüç çekmeceleri boşaltıp yeniden düzenlemelere gittim, İkea'dan çekmece içi düzenleyici kutulardan edindim, her şey düzenli, elimi attığımda bulmak istediğimi bulur hale getirdim, çalışma odasını düzenledim, kitaplıktan bahsetmiştim, bir fotoğrafını dahi burada paylaşamamıştım.


Şimdi adını kabus oda koyduğumuz odanın kapısı dahi açılmıyor, diğer odalardan çıkan ama ne olacağına karar veremediğim bazı eşyalar var. O oda için bir dolap yaptırmayı düşünüyorum. Böylece derli ve toplu olma sürecim noktalanmış olacak. Henüz o odaya adım atmaya korkuyorum.

Sonuç; Çello yakasında işler yolunda. Sağlıklar yerinde. Yüzler çoğu zaman güleç.

13 yorum:

Sarı dedi ki...

Merhaba,
Yazdıklarını henüz okuyabildim. Bloğuma çok uzun zamandır uğramadım. Öncelikle Edirne'de okuduğum için nedense seni iyi tanıyormuşum gibi bi his doğdu, içime. Hani memleketlim havası sezmiş de olabilirim. :)
Yaşadığın tüm herşey için geçmiş olsun. Gerçekten geçmiş olsun, dünde kalmış olsun. Yeni başlangıçların olsun. Daha çok şey yazmak için mailine bakındım, problem var dedi. Ben de bi kısmını içime atarak şuraya karalayım dedim.
Sevgimle..

çello çalan kedi dedi ki...

Sarı,

cellocalankedii@gmail.com adresim, kenarda bulunsun.

Şimdi çalışma odasında yaşama alışma evresindeyken ve minik minik adımlar atarken karşıma çıktın:)

Ne güzel edirne'de öğrenci olmak. Burası bilirsin, emekliler şehri iken, öğrenciler sayesinde hareketli ve cıvıl cıvıl hale dönüşüyor. Durgunluğa ivme katan tek etmen üniversite ve öğrencileri.

İyi dileklerin için teşekkürler.

Sevgiler

pelinpembesi dedi ki...

nerelerdesin sen böyle??
çok özlettin.kitaplığına bayıldım bu arada. benimkine de benziyor,siyahı..

Berceste dedi ki...

En son biraktigim yorumda bitsin artik su ameliyatlar demistim :((( Gene varmis bir tane. Bitsinler artik ve iyilessin ameliyat olanlar... Gecmis olsun...

Sadelesme ile ilgili birseyler okumak istersen seni buraya alalim :)

http://basitbiryasam.blogspot.com/2012/08/bu-ailenin-sadelesme-macerasi-sanirim.html#comment-form

Yataklarin cekmeceli olmasindan, kutuphanelerin ise tavana kadar olmasindan yanayim ben :)

Berceste dedi ki...

Opss gitmis yorum :( Yeniden yazacagiz el mahkum :)

En son yorumlarimdan birisinde demistim ki, bitsin artik su ameliyatlar :( Cok uzun sure sonra ugradim ki, bitmemis :(

Gecmis olsun ameliyat olanlara... Tez zamanda iyilessinler.

Sadelesme ile ilgilenirsen su yaziya ve hatta yorumlarina alalim seni :)
http://basitbiryasam.blogspot.com/2012/08/bu-ailenin-sadelesme-macerasi-sanirim.html#comment-form

Yataklarda cekmeceli olanlardan, kutuphanelerde tavana kadar olanlardan sasmam :)

çello çalan kedi dedi ki...

Bukeeeet:)

Bak doğru zaman gelmiş demek, özlemişim ama gerçekten ben de.

Kitaplığın rengi çok koyu çıkmış, venge dersem tam olarak anlarsın sanırım. Ben akçaağaç gibi düşünmüştüm, oğuz son noktayı koydu, onun hayalindeki kitaplığın yolu koyu tonlardan geçiyor.

Biliyor musun Buket ben de senin gibi taşlar topladım, boyamaya başladım, ilk boyadığım taşı oğuz'a hediye ettim, fırçam çok kalın olduğu için ilk çalışmam kötü oldu aslında, ama oğuz dünyanın en pahalı mücevheriymiş gibi aldı eline, inceledi, göklere çıkardı ilk çalışmamı :) aslında 5 yaşında bir çocuğun elinden çıkmış gibi ama işte... aşkın gözü kör diye boşuna dememişler :)

ben ara ara uğruyor ve senin gezilerini keyifle okuyorum.

Sevgiler Buket. Pelin'e bol öpücükler.

çello çalan kedi dedi ki...

Bercestem, İyi dileklerini derinden hissediyorum, inan.

Elbette Pirinç'e çok, çok üzüldüm. Defalarca sordum, benim yaptığım yanlış bir şey var mı acaba? Biz hep iyi mama kullandık, açıkta satılan mamaların yaşlanınca böbrek ve karaciğer sorunlarını getirdiğini en başından biliyordum, 16 yıl bizimle olsun istedim en azından Pirinç. Gözleri görmez olana kadar. Pirinç 10 yaşını geçti. Sokak hayvanları ortalama 2 yıl yaşayabiliyorlarmış. Bununla kıyaslandığında, elbette çok güzel ama işte...

Durumu kabullenme yoluna gitmeye çalışıyorum. Pirinç'in kanserli hücrelerine yapılabilen tek açıklama "genetik" olunca kendimi de suçlayamıyorum. Şu an elimizden tek gelen şu tarantula zehiri aşıları ve bol sevgi, bol özen, bol oyun... kucağıma mı çıkmak istiyor, o sırada işim varsa bırakıyorum işi gücü, tüm işim pirinç'in istediği sevgiyi sunabilmek. Tüm nazlanmalarını, kaprislerini, oyun isteklerini hoş görüyorum.

Sadeleşme konusuna gelince evden çıkan eşyaları bir görsen, inanamazsın. Kıyafetlerimiz için de aynı şey geçerli. bir süredir üzerimize yeni giysiler de almamaya çalışıyorum, böylesi daha güzel..

Sımsıkı sarılıyor, sevgilerimi yolluyorum.

çello çalan kedi dedi ki...

Yüksek Ökçe Merhabaaa:)

Ben de diyorum ki, "yüksek ökçe" çok tanıdık, sonra çıkardım, tumblr dan biliyorum seni.

Misi ne kadar hoş, ne şanslısın. İlk fırsatta videoları filan izleyeceğim, yorumlarımı ayrıca paylaşırım.

İyi ki geldin. Kitaplar arasında Göçmüş Kediler Bahçesi'ni gördüm. Nasıl güzeldir o kitap benim için. Bir de "Kırlangıç ile Tekir kedi:bir aşk öyküsü" bunu okumadıysan, okumanı öneririm.

Elbette kitapların yakın plan fotoğraflarını paylaşırım. Burada görünenler bizim sahip çıkabildiklerimiz. Malesef alınan kitap geri gelmiyor. Kitaplarımı paylaşmayı sevmiyorum sırf bu nedenle. Kimseden kitap da almıyorum okumak için. Kendimin olmalı. Çizmeli, boyamalı, kendimin kılmalıyım, sonra canım istediğinde açıp tekrar okumalıyım. Ben hiç yeni okumalar, yeni keşifler yapamıyorum yüksek ökçe. Dilerim sen başarabiliyorsundur.

Misi'yi mıncırıyor, koca kulaklarından ısırıyor, bir çello klasiği, göbeğine pırt yapıyorum,

çok çok sevgiler.


Aylak Kedi dedi ki...

çok özlemişim seni. eskiden bilgisayarı açtığımda ilk girdiğim sitelerden biriydi burası, ne yapmışsın ne etmişsin, ne okumuşsun, ne izlemişsin, ne çekmişsin ... bu kadar kedisiz bırakmasan beni, daha çok gelsen, daha çok haber versen kendinden..

çello çalan kedi dedi ki...

canım aylak,

bak yavaş yavaş dönüş yapmaya başladım bile. :)

blog işi bir garip. umarım senin dediğin gibi olur umarım.

çok öpüyorum.

Ayça Yaşıt dedi ki...

Döndüğünü göremeyecek kadar uzak düşmüşüm blog alemlerine. Kocaman sarılıyorum.

http://www.youtube.com/watch?v=ml0yoRT_e2c

gri kent sakini dedi ki...

Çello... Hoşgeldin, öyle havada asılı bi hoşgeldin değil hem de :)gerçekten mutlu oldum yazdıklarını okuyunca. Pirinç in iyi olmasına sevindim, umarım sevginizle daha da iyi olacak. Sonbaharlagelmiş olmanda ayrı bir güzel...
sevgiyle daha nicelerine

atesinsesi dedi ki...

kediler sokaklarda çello çaldılar
o güzel yazdan geriye bunlardı kalan