Halim, kuzenim. dışarıdan bakıldığında kibir çukurundan yeni çıkmış gibidir ama iyi çocuktur valla, gönlü zengin derler ya, öyledir, abuk sabuk konularda konuşulabilecek biridir, akşam mesela philips dvd player kumandasının ne kadar yanlış tasarlanmış olduğu üzerine yarım saat ahkam kestik karşılıklı, böyledir, klimanın açık kalmış kanadına takar, ona buna takar, gurmedir, beğeni çıtası çok yüksek şahsiyettir, esaslı çocuktur, yeminlen .
sezen halim' in eşidir, akrabalıktan sıyrılıp arkadaşım olabilmiş badimdir, en şahanesinden sevgi kadınıdır, zor zamanların dert süpürücüsü gibidir, batı' nın annesidir. keyifli, zıp zıp, hop hoptur, neşesi vücudunu aşar, kek perisidir, tenis müptelasıdır, kendi boyundan büyük tenis çantası vardır ki, onu sırtına taktığında sezen bir anda yürüyen bir çanta olur, iyi ki ama iyi ki yanımdadır.
biz bu apartmana taşındıktan sonra denk geldi işte, şans oldu, kısmetmiş diyelim, üst katımıza taşındılar. anahtarlarımızı da paylaşınca ev bizim için dubleks bir eve dönüştü. bir ordayız bir burda, çay demleyip uzun süren mutfak sohbetleri yapıyoruz, saat 21.30 sularında minik prens batı'nın uyku saati geldiğinde yukarı çıkıyoruz, elimizde çaydanlık, kek, pasta artık ne varsa işte..
oğuz malum bir süreliğine istanbul'da, ben edirne'deyim. yanlızım. sezen, 19 mayıs tatilini fırsat bildi, kaçtı gitti. köy bize kaldı. iki bekar yemek, müzik, film şeklinde vakit geçiriyoruz.
demek istediğim, şu an bana en iyi gelen şeylerden biri bu oluyor. halim ve sezen'in üst katta olmadığını düşünemiyorum bile. bencilce evet ama öyle. oğuz olmadan uyumak zor, yemek yemek zor, yani bir hadi bilemedin iki hafta için orada olacak dersin, sayılı gün geçer dersin ama şimdilik orada ne kadar kalacağı da belli değil ki. ben ne yapayım şimdi hıı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder