Öyle haraketli günlerim var ki ne yaptığımı ben bile bilmiyorum. Geçen haftaya dair yaşananlar henüz içimde kelimeleşmedi. Aman zaten kelimeleşmesin, olduğu yerde kalsın istiyorum.
Birini sevmek ne acaip bişey. Kaybedilmeden de anlaşılıyor belki ama kaybeder gibi olup sonra tekrar bulunca yaşanan farkındalık bir öncesine benzemiyor. Sevdiklerimin bir dediğini iki etmek istemiyorum ve onlarla aramda benlik savaşlarının esamesi okunmasın istiyorum. O süreci atlamış olduğumuza seviniyorum.
Geçen haftaya kadar kalabalık bir aileydik, geçici bir süreliğine daha da kalabalık bir haldeyiz. Belki dört kardeş oluşumdan ve evin içinde hareketli düzene alışmışlığımdan mıdır nedir bilmiyorum, kendimi çoğulluğun arasında iyi hissediyorum.
Sabır kavramı enteresan bir olgu. Değişik bir limit anlayışı var. Evet tamam şimdi doldu taştı derken, sihirli bir sabır değneği gelip pıt dokunup gidebiliyor. Sonra bir bakmışsın, depdebeli günlere karşı yine kuşanmışsın, yine zırhlısın.
Bugünlerde bir çok yerden haber bekliyoruz. Galiba şu süreç tam bir ara nokta. Her şey ama her şey boşluğa tutunmuş durumda, neresinden tutsan eline "bekle" cümlesi çıkıyor. İşler bir anda hoop diyerek toparlanabilir, ya da lönk diye dibe vurabilir. Zaman denilen yaratık ya zehir ya da panzehir. Henüz kestiremiyorum.
15 Ekim 2009 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
"Zaman denilen yaratık ya zehir ya da panzehir" ne güzel söylemişsin,çok haklısın.
Yorum Gönder