Akşam iş çıkışı tek isteğim bir an önce eve gidip kırmızı kanepemize kıvrılıp film izlemekti. Termoforu da dolaştırıp duracaktım kıçımda başımda. Pirinç izlememe engel olmaya çalışacak, elimdeki fincana kafa atacaktı. Böyle de oldu. Oğuz ile birlikte izlediğimiz "Uçurtma Avcısı" filmini kenara koydum. Theo Angelopoulos dünyasına daldım, ama dalmadan önce Oğuz'u Halim'in yanına uğurladım. Çayımı aldım, çikolatamı aldım, termoforumu, pirinç'imi, kendimi, polar battaniyemi, kalemimi, kağıdımı, kumandalarımı aldım ve öyle daldım. Filmden üşenmeyip aldığım notlar aşağıdaki gibidir. Bu arada filmden yine çok etkilendim. Ha lay lay lom zamanda izlenebilme ihtimali sıfır. Ağır, aksak, sade ama derin bir felsefenin yorumu.
- -Şu batık şehir ile ilgili neler biliyorsun?
-Büyükbabam o mutlu şehrin bir depremde battığını söylüyor ve asırlardır denizin dibinde uyuyormuş. Sadece ayda bir kez sudan çıkarmış, çok kısa süreliğine, sabah yıldızı yeryüzünü terk etmeyi reddedip onu seyretmek için durduğunda. Ve her şey dururmuş o zaman… Zaman bile dururmuş.
- Zaman? Nedir o?
- Büyükbabam diyor ki, zaman bir çocukmuş, deniz kenarında deniz kabuklarıyla oynayan. - Son zamanlarda dünyayla tek bağlantım şu bilinmeyen karşı pencere bana hep aynı müzikle karşılık veren. Kim bu? Nasıl biri? Bir sabah onu bulmaya çıkmıştım. Ama sonra bir daha düşündüm. Belki de bilmemek ve hayal etmek daha iyidir. Benim gibi bir münzevi olabilir miydi? Ya da belki küçük bir kız çocuğu okula gitmeden önce bilinmez bir oyun oynayan. Her şey bizi kış gelmeden önce teknelerin gölgeleri üzerine vuran uykudaki güneşin aniden açmasını sağlayarak ışıkları dışarı uğratan riyakar baharın verdiği sözlere inanmaya itiyor.
- Neden anne hiçbir şey beklendiği gibi olmadı? Neden? Neden çürüyüp gider insan sessizce, acıyla ihtiras arasında parçalanarak? Ben neden hayatımı sürgündeymiş gibi geçirdim? Kendi ana dilimi konuşma şansım varken neden bu kadar seyrek döndüm ülkeme? Kendi dilim varken… Hala kayıp kelimeleri bulabilecek ya da sessizliğin içinden unutulmuş kelimeleri çıkarabilecekken. Neden sadece ve sadece kendi ayak seslerimi duydum evin içinde? Neden? Söyle bana anne insan neden bilmez nasıl seveceğini?
- Yarın için planlar yapmak istiyorum. Meçhul kişi bana daima aynı müzikle cevap verecek ve iyi biri olacak her zaman bana kelimeler satan. Yarın… Yarın ne olacak Anna? Bir gün sana sormuştum: "Yarın ne kadar sürecek?" Cevap verdin bana : "Sonsuzluk ve bir gün kadar…"
1 yorum:
"Neden anne, hiçbir şey olmasını umduğumuz gibi gitmedi?
Neden çürüyüp gider insan böyle sessizce acı ve ihtiras arasında parçalanarak?
Hayatımı neden sürgündeymiş gibi geçirdim?
Neden sadece kayıp veya insanların çoktan unuttuğu sözcükleri bulup çıkardığım nadir anlarda mutlu olabildim?
Söyle bana anne, neden mutlu olduğum anlarda evde duyduğum tek ayak sesi kendiminkiydi?
Neden anne, söyle bana insan neden bilemez nasıl seveceğini? "
Yorum Gönder