6 Kasım 2009 Cuma

Ne güzel olurdu...


Hayal...
Bazen işsiz güçsüz ama istekli ama aceleci olmaksızın, istediğim bir kaç konuya fotoğraf ile yaklaşarak, deneyimleyerek, sergileyerek, sergilediğim fotoğraflar arasında şarabımı yudumlayıp heyecandan ölecek gibi olup derin bir nefes alarak, bir dönem, bir gün, bir zaman dilimini yaşamayı arzuluyorum.

Hayal bu ya, biraz daha ileri gidiyorum...
Öyle ki, zemini kendi ellerimle cilaladığım tahta rabıtalardan bir mekan olsa mesela, işe gider gibi gitsem her gün oraya, kapısını açtığımda karanlık odanın kokusu gelip yapışsa yakama, üzerimdekileri çıkarıp atmadan ilk yaptığım şey müziğe başla komutunu vermek olsa işaret parmağımla, sonra şöyle bir dolansam salonun ortasında, günün gazetesine göz atsam kahvemi yudumlarken, bir dostum gelse elinde sabah simitleri, sonra çekilsem işimin başına, iş dediğim de fotoğraf olsa, kitaplar olsa, kısa filmler olsa, müzik olsa, salınsam tüm bunların arasında, kafamı okuduğum kitaptan kaldırıp baktığımda farketsem karanlığın varlığını, mesaim bitmiş haberim yok diyerek toparlanıp bir iş gününü böyle bitirsem ne güzel olurdu...

Hiç yorum yok: