10 Kasım 2009 Salı

Kronolojik facebook geçmişim

Yıl 2007 : Aynen şöyle not almışım. (Henüz üyesi değilim.)
Bilgisayar başında geçirilen zamanı üye olan kişi için anlamlandırarak, sırf bunu yaptığı için çevresindekilerce sosyal insan statüsünde sıralayarak, üzerinden bu kadar zaman geçmişken neyi ne kadar paylaşabileceği bilinmeyen arkadaşların bulunduğu, görüldüğü, gösterildiği, göstertildiği site. Buraya kadar yine de her şey tamam diyelim. Düzgün site diyelim.
Anlayamadığım insanların bu siteye üye olmayanlara karşı gösterdiği tepki, tavır ve bakışlar. Ne yani ilkokul arkadaşımın boyunun uzamış, pipisinin haliyle büyümüş olacağını tahmin ediyorum zaten. Önemli olan nokta ben onu neden kaybettim ve neden şimdi tutup onu sanal bir alemde bulmaya çalışıyorum. Kaldı ki deşifre hayatlar ve deşifre ilişkiler sayesinde "bak karım ne kadar güzel" "bak ne kadar şahane bi eşe sahibim" mantalitesi ile etrafına hava basan içi kof, dışı da kof, nereden tutsam elimde kalan oluşum.
Ayrı odaları olan iki erkek kardeşin, dünyanın taaa öbür ucundaki elin adamının hangi yemekleri daha çok sevdiğini ya da hangi müzikleri dinlediklerini bildiği halde kendi içlerinde hiç bir bok bilmeden sanal alem içinde büyüdükleri bir mekanizma içinde bu oluşumu da doğal karşılıyorum diyorum ama aslında hiçbir şey anlamadığımı biliyorum.

Yıl yine 2007 : Kaçamadım kendisinden, üye oldum.
Üye oldum olmasına ama üzerine düşmedim. Karman çorman bir yer oldu benim için. Ne adam gibi fotoğraf albümü oluşturabildim, ne kendime dair bir işaret düşebildim. Çırılçıplak gibi değildim ama sanki giyinik de değildim. Böyle acaip bir şey. Oysa transparanları severim. Ama gönderme yaptığı şey transparan da değil. Neyse işte… Kaçamadım neticede. Tükürdüğümü kısa bir süre sonra yaladım diyelim, facebook accountlu biri oldum.

Yıl 2009 : Dedirtmeyen site facebook… (3-4 ay öncesine kadar)
Bir yararını görmedim, gören var mı bilmiyorum. Üstüne üstlük saçma sapan davetiyelerden fenalık geldi. Yoksay demekten işaret parmağımın yorulduğunu ve gelen videoları izleyemediğimi fark ettim. Facebook demek youtube yokluğunu dolduran bir site demek. Video, video, video…
Bir de kişinin kendi fotoğrafı yerine 3 gün önce doğurduğu bebeğinin fotoğrafını koymasını da anlamadım. O bebek senin bir parçan evet ama inan bana sen değilsin, ne diye o bebeğin fotoğrafı senin adının yanında yer alıyor diyemedim. Tüm bu diyemediklerime de sinirlenip kimseye haber vermeksizin kendimi deactivate ettim. Silemiyor ve tamamen yok olamıyor oluşum da çok canımı sıktı bak. Ay hayır bir de nedenini ısrarla öğrenmek istiyor yapışkan site. Sana ne ayol. Ben kazık kadar kadınım, kimseye hesap vermiyorum, sana mı vericem? diyemedim. Giderken bile diyemediklerimi boğazıma tıkıyor kör olasıca. Klavyenin tuşlarına rastgele basıp hesap verme aşamasını geçebildim de sessizliğe erişebildim.

Dün akşam…
Bir yandan masayı hazırlıyoruz akşam yemeği için, bir yandan günün nasıl geçtiğini filan anlatıyoruz birbirimize. Bloğuma ilk defa video eklediğimi söyledim bizimkilere. Filmden çok etkilendiğimden bahsettim. Oğuz ve Sezen, filmi daha önce izlediklerini söylediler. Şaşırmadım desem yalan olur. İlk tepkim aaa nerde izlediniz? oldu. Af buyurun Facebook denen mekanı unutmuşum.
Sonuç olarak aşağıdaki kısa film facebook müdavimleri için çok bildik olmalı. Bari bilmeyen ve hesabı olmayanlar için paylaşmış olayım, hey facebooklular sizin için çokuncu tekrar olacak kusura bakmayın…

1 yorum:

kara kitap dedi ki...

ben de facebook'da farmvill oynuyorum.çok eğlenceli.bana age of empire'ı hatırlatıyor.içimdeki çiftçi uyandı :)