12 Ocak 2010 Salı

O hala tek parça

Bizim geveze İstanbul’dan servise 15.45 gibi bindi ama oradan oraya savrulup istanbul’dan 19.00 sularında ayrılabildiği için hafiften sabrı taşmış, sinirleri zıplamış şekilde yola çıktı.

Bizim evin iyi cacık ve salata yapan kişisi Oğuz elbette görevinin başındaydı. O bunları yaparken yemek masasının üzerindeki puzzle halısını–hava çerçeveciye götüremedik- taşımak için ondan yardım istedim. Böylece masamız kullanılabilir hale geldi. Puzzle odadan odaya taşınırken elbette ufak bir kaza geçirdi, sanırım bir 15-20 parça yerinden oynadı, o yetmez gibi pirinç gelip bir köşesine pati attı. Oradan da gitti mi 10-15 parça. Bu parçalar yerini bulmadan şuradan şuraya adımımı atmam dedim. İnadım inat puzzle kazasını atlattım ve vaktinde geveze’yi karşılamak üzere evden ayrıldık. Evden çıkmadan önce Oğuz’a “Geveze’yi sen alsan ben evde pilavı yapsam, pilav demlenirken köfteleri kızartıp masayı hazırlasam, rakı için buzları çıkarsam, geldiğinizde hemen masaya geçiş yapsak” diyecektim ancak bir an bu kızın bizi hiç tanımadığını anımsadım. Gözümde şöyle bir sahne canlandı, geveze otobüsten iniyor. Oğuz onu buluyor ve “arabaya binelim, çello seni evde bekliyor“ diyor. Geveze ne der? “Oldu paşam, merakımdan soruyorum gideceğimiz yerde beni bekleyen testere kör müdür?” diye sormaz mı? Ben olsam sorarım. Hayır zaten kalkıştığı şey cesaret isteyen bir şey. Onun da aklından “ulan ya bunlar organ mafyasıysa” şeklinde geyik senaryolar geçmemiş değil. Eve gelirken bunun üzerine epeyce köpürttük, oğuz “önce biraz besleyelim seni” diyor, geveze kihkihkih gülüyor ama yüzünde sahi mi ulan bakışı. Yok yok şaka. Yok öyle bir bakış. Geveze’yi her arayan kişiye arkadan fon yapma gereği hissediyorum, “o hala tek parça”

Masaya oturduk, kalktığımızda sabah olmak üzereydi. Geveze beklediğim gibi. Ama beklediğimden daha güzel biri. Günümüzün medyası “güzeller okuyamaz hatta yazamaz” düşüncesini usul usul beynimize akıtmasaydı böyle düşünmezdim, bunun suçlusu ben değilim, ya da tek suçum görünmez saldırılara maruz kalmak. Kaknem surattan çok uzak güzel gözlü Geveze anlattı biz dinledik, biz anlattık o dinledi, anlatırken defalarca ne anlattığımızı unuttuk, asıl konulardan kah uzaklaştık, kah çevresinde dolandık ama bence o gece aramızdaki bağın en sağlam taşlarından birini temelin en gerekli yerine oturtmayı başardık.


Oğuz biten pilini şarj etmek için yanımızdan ayrıldığında saat 04.30 civarındaydı. Daha önce de dediğim gibi anlatacak şeylerimizin tükenememesi, zamanın kısıtlı olması gibi etmenlerden olsa gerek, vakti uykuda geçirmek istemedik, azıcık uyuduk uyandık, kahvaltıya koştuk. Geveze, gittiğimiz yerde karşılaştığımız iş arkadaşlarımla tanıştı, dışarı çıkıp sigara içerken (evet sigarayı bırakamadım) kah onları dinledi, bir ara konu döndü dolaştı dövmelerine geldi, o da maceralarını anlattı, dinleyenleri elbette güldürmeyi hiç zorlanmadan başardı.


Kahvaltı sonrası gezi kelimenin tam anlamıyla fotoğraf gezisi kıvamındaydı. Mesela Oğuz biz fotoğraf çekerken “eskiden birini bekliyordum şimdi iki kişi oldular” diyerek olmayan saçlarını yolmaya hiç niyetlenmedi, gık bile demedi, biz ne bulduysak çocuklar gibi şen çektik, güldük, birbirimize konu mankenliği yaptık, doğanın tadını çıkardık, kuşları dinledik, yağmurla temizlenen havayı ciğerlerimize çektik…



Gezimiz Fazlı abi’nin kıraathanesinde biz çaylarımızı, geveze sade kahvesini yudumlayarak bitti. Dolaşmaktan yorulmuş, temiz havadan kurt gibi acıkmış şekilde eve koştuk, mutfağa girip birlikte yemek hazırladık, masayı kurduk, yemek sonrası pirinç’le oynaştık. Geveze, yol göstericim Bilge Karasu’nun Kedili Meryem karakteri ile tanıştı, ne zaman kaçıp kafasını dinlemek isterse kendisini hazır bekleyen evine sanırım biraz daha alıştı.

Daha heyecanla paylaşacağımız nice güzellik, nice kitaplardan çekip çıkarıp aktaracağımız karakter, dinlerken ağlayacağımız nice müzik, ardarda patlatacağımız pek çok kahkaha olacak. Ama illaki peşimizde bizi takip eden kediler olacak pembe patileriyle. Ne zaman başımızı çevirsek bir kedi bizim gözümüzün içine bakıyor olacak, biliyorum.

Not: Geveze'ye ait fotoları iznini alarak kullandım, bu bir. Bir ikincisi ne kadar hanım hanımcık değil mi? Oysa burada öyle mi?

Not 2: Ben şöyle oldu, şunu yaptık, bunu yaptık gibi anlatımlarda çok başarılı değilimdir. Geveze'nin mizahi diline yaklaşmam mümkün değil. Günün birinde Geveze fırsat bulup bu geziyi yazarsa buraya mutlaka link koyacağım. Sıradan yazılmış olanı okumak için buraya, gülmek için şuraya diyerek.

10 yorum:

gri kent sakini dedi ki...

Çok güzel anlatmışsın, fotoğraflar uzman yine... gülmek için şuraya yı bekliyorum :) bu arada aklım poy da kaldı 2 yıl Edirne de okudum nasıl atlamışım böyle bir olayı kızdım içten içe kendime...

çello çalan kedi dedi ki...

gks. aslında çok bir numara yok. içinde susam, kimyon gibi baharatlar var(başka bişeyler daha var da ben şimdi bilemedim) kızarmış ekmek üzerine tereyağ sonra poydan serptiğinde çok şık oluyor ve evet iştah açıyor. istersen sana kargolarım ya da okuduğun şehirde yıllar içinde neler değişmiş neler aynı kalmış temalı bir gezi düzenlersin :) maksat durumu yerinde değerlendirmek...

SeV@L dedi ki...

Sigara almak için girdiğimiz kuruyemişçide kendi sigarasına tekrar zam geldiğini duyunca bir küfür savurup, kuruyemişçiyi şaşkınlık denizlerine saldı. Sonra kendi sigarasını almaktan vazgeçip "Çello da bundan içiyor" diyerek senin sigarandan aldı. O an anladım ki bırakılmamış sigara. İradesizsin Çello :)

Bizim son numara Zekâi yolladığın oyuncağı pek sevdi sanırım Baykuş o oynarken bir iki fotoğrafını çekmeyi başardı. :)

Geveze poposunun üzerinde oturup yazacağa benzemiyor. Senden okumak da çok keyifli. :) Fotoğraflarının da ayrıca hastasıyım :)

çello çalan kedi dedi ki...

anaaaa o oyuncağı demek zekai sevdi, inan çok merak ediyordum, yapımı da çok basit hem.

sigara konusunda ne desen haklısın :( hor gör beni, zavallı çello de, küçümse, mikropmuşum gibi davran, hepsini hakediyorum.

evet o oturup yazamaz biliyorum ama yazarsa güleriz diye düşünüyorum.

gri kent sakini dedi ki...

hmmm sigara için bişey demiyorum bu arada kedi oyuncağı na yenildin yani Kazananı açıklıyorum o zaman Viceroy ...

çello çalan kedi dedi ki...

gks yenildim evet. hatta dur ben bunu başlı başına post haline getireyim de tam olsun. insan dediğin başarısızlıklarını da dillendirmeli. zibilyon tane marka arasında neden viceroy dedin onu merak ediyorum:)

gri kent sakini dedi ki...

bu sebepten http://cellocalankedi.blogspot.com/2009/08/pazar-sabahlar.html

çello çalan kedi dedi ki...

vaayy..
ama ben onun başka sürümünü kullanıyorum artık :) bu kadar sıkı takipçim olduğunu öğrendiğim iyi oldu, unuttuğum şeyler olursa sana sorarım artık, başına iş aldın :)

geveze baykuş dedi ki...

çellocuğummmmmmm :)
mahçup ediyorsun baykuşunu.
uzun uzun yazacağım, son ayların en güzel haftasonunu, tanıdığım en tatlı çifti, o çiftin birbirlerine nasıl aşkla baktığını, beni gazeteye sarılı testere ile nasıl korkuttuğunu, gece yatağı ıslattığımı falan :) eve bir döneyim de.
sevgiler...

BEYAZ TUVAL dedi ki...

Geveze çok matrak ve okunası yazıyor ama inan sen de çok hoş espriler tıkıştırıyorsun araya. :) Edirne'de bir seyahate çıktım sayenizde... Fotoğraflar harika, saat gece yarısını geçmiş ve buzdolabını tırmıklamayı düşünürken aşağıdaki kahvaltı masası çıldırtıcı göründü. :))

Kendinize iyi bakın. Seviyorum böyle mutlu yazıları...

Sevgiler,