6 Mayıs 2011 Cuma

Ruz-ı Hızır'ın Neşesi

Sabah saat tam 06.10'da evden çıktık, bize 5 km uzaklıktaki Sarayiçi'ne Hıdrellez Şenliklerine gidiyoruz, gözlerden uyku akıyor. Zar zor sıcak yatağımızdan çıktık, hava çok soğuk, yağmur da cabası. Ben içten içe boşuna gidiyoruz, bu yağmurda kimse yoktur nehrin yanında diyorum ama yanılıyorum.  


İstanbul'dan ve Bursa'dan misafirler var, şenliklere gelip yerinde görmek istemişler, hoş gelmişler gelmesine de fotoğraf makineleri muhteşem, benim emektar olympusum çok sönük kaldı yanlarında, hava kapalı ışık yetersiz, net fotoğraflar almak çok zor. İçlerinden seçebildiğim, en net fotoğraflar bunlar ama dilerim bu kutlu günün havasını yine de yansıtmayı başarırlar... 






Bu cilveli bakışlı güzel, onun fotoğrafımı çekersem beni keseceği söylemleri ile tehdit etti, sonra yelkenleri suya indi.

 Bu ellerdeki dallar eve dönüşte henüz yatağından kalkmamış komşuların kapılarına asılacak, sen bolluk bereket getirsin diyerek yataktan çıkıp günü kutlamazsan ben de seni bu yeşil dallarla ele güne rezil ederim.



 Bu fotoğrafı sabahın 06.30 sularında çektiğime ben de inanamıyorum.
Neşe, coşku, heyecan, neşe, hep neşe...

İşte burada düzenlenen şenliklerde insanlar nehirde yüzlerini yıkayarak yazın gelişini arınarak kutluyorlar. Ayrıca kağıtlara dilekler yazılıp suya atılıyor.

Tunca Nehri





Sabah gördüğümüz arabaların sileceklerinde, motorsikletlerin aynalarında, evlerin kapılarında hep yeşil dallar vardı. Sabahın şenliğini biz de annemlerin ve Sezen'in kapısına dallar asarak bitirdik. Anneminki çiçekliydi hem de... :)

10 yorum:

Ayça Yaşıt dedi ki...

Heyooo! Bayıldım Çello Çalan Kedi, bayıldım! Şu vakitte beni kimse şu görüntüler kadar mutlu edemezdi. :)) Teşekkür ederim.

Çok sevgiyle.

çello çalan kedi dedi ki...

Canım Atze, oradaki neşe, coşku, sevinç fotoğraflar aracılığı ile biraz olsun sana da geçmişse ne mutlu bana :)
sevgiler

gri kent sakini dedi ki...

Mükemmel fotograflar hersey çok doğal yansımış bak deymiş uykusuzluğa kabul olsun dilekleriniz
Bende bunu yazarken su an Şirincedeyim şarap alıyorum ve fotograflar çekiyorum dönünce paylaşacağım sevgiler Çello

Lotus dedi ki...

Sevgili Çello, super çekmiş, super yazmışsın, çokk sevdimm. Önümüzdeki yıl hep beraber oluruz inşallah, çok özendim:)

SeV@L dedi ki...

Çocukken hıdrellezde pikniğe gittiğimizi hatırlıyorum ama hiç böylesine bir eğlencenin içinde olmadım. Çok da merak ederim, bir de severim eğlenceli kalabalıkları.

Ne diyeyim bir gün bana da kısmet olur umarım :)

Benim Güzel Yolculuğum dedi ki...

Çellommm şahanee.Hepsi birbirinden güzel.Senin bu foto-hikayelerinden bi kitap yapsak da gözler gönüller şenlense :)

çello çalan kedi dedi ki...

gks cim, o aldığın şurup gibi şaraplardan bir kadehcik de benim için içiver.

Sevgili Lotus, eh sana yabancı değil bu görüntüler di mi? bak gelecek sene bekliyorum:)

umarım seval. umarım sen de katılır ve ne yana bakacağını, neye odaklanacağını şaşırırsın:)

Ah Janis ah. O da olur be, bir gün belki. Şimdi ben üniversitedeyken fotoğraf kulübü bu etkinliklere katılmak için edirneye gelmişti, bir gece de konaklamışlardı, ama ben kendi memleketime onlarla birlikte gelememiştim, uzaktan rehberlik etmiştim, nerenin ciğeri iyidir, bademezmesi nereden alınır filan. demek istediğim o günlerden içimde bir ukte kalmıştı, kısmet bu yılaymış, hani bir de istediğimiz ama olması imkansız dediğimiz bir çok şey zamanla bakmışsın imkanı kolay oluvermiş, hayat böyle işte.

pelinpembesi dedi ki...

kocaeline de geldiler, çok renkli görüntüler vardı.akşam g.bregoviç konseride oldu:))

çello çalan kedi dedi ki...

hımmm evet evet renkli hem de çok renkli olduğuna eminim Buket. Unesco'nun bir listesi varmış, İnsanlığın somut olmayan kültürel miras listesiymiş bu. İşte Hıdrellez kutlamaları bu listeye alınması için çeşitli çalışmalar yapılıyormuş. Şimdi şöyle bir durum var, bu şenlikleri türlü çeşitli kutlayanlar var ve bu tam olarak kimseler tarafından bilinmiyor, biz o gün etraftan ağaçlara en az zararı vererek dal koparmaya çalışırken istanbul'dan bu etkinliği görmeye gelen kişilerden biri bu dalları ne yapacağımızı soruyordu, yanımızda yaşlı bir çift vardı, onlar kendisine açıklama yaptı, nasıl desem oraya gelenlere bilgilendirici broşürler dağıtılabilir, o zaman bu coşkusunu yitirip anlam kayması yaşanır mı emin değilim. Ben bu kutlu günü çocukken annemden bana geçen bir coşku ile karşıladım, mesela o gün annem mutlaka erken kalkar ve kapımızın önünü süpürürdü sonra da hep beraber sütlü kahve içilirdi. Bu sütlü kahve, bildiğimiz sütün içine ille de türk kahvesi konularak yapılırdı. Annem bu sütlü kahveyi yanlız bize içirmekle kalmaz koca bir tencere sütlü kahve yapar, apartmanın altındaki ekmek fırınında çalışan işçilere bir elinde kepçe bir elinde bardak dağıtıverirdi. İşçiler zonguldaklıydılar ve neden annemin durduk yere kendilerine sormadan böyle bir ikramda bulunduğunu pek anladan hiç itirazsız sütlerini içerlerdi, bir süre sonra aynı işçiler "yenge yine mi hidrellez" demeye de başlamışlardı. bunlar gerçekten somuy olmayan miraslar, geçen akşam hıdrellez'den bir gün önceki kakava şenliklerinde ateşten atlamak için annemlere gittiğimde annem babama hıdrellez için süt ısmarlıyordu. hoş şeyler bunlar, anlamlı, içi dopdolu, güzel ananeler...

G ü n e ş K i t a b e l e r i dedi ki...

Süper süper süper!!!!!