19 Şubat 2010 Cuma

ilginç olmayan ama ilginç gibi duran yedi [mim]

Aslında mim konusunda ben iyi bir blogger değilim. Heidi'den gelen mim hala yanıtlanmamışken bir de üzerine Geveze selam çakınca bu mimin soğumasını beklemeden ödevimi yapacağıma söz verdim, görüldüğü üzere sözümü tutuyorum.

Bu mimi cevaplamak konusunda yaşadığım sıkıntının benzerini en son dönem ödevi hazırlarken ortaokulda yaşamıştım. İlginçlik dendiğinde aklıma, söylenen bir cümleyi tersten okuyabilme, iki eliyle aynı anda simetrik şekiller çizebilme(bunun bir adı vardı anımsayamadım) gibi özellikler geliyor ki bu mim bana geldiğinden beri düşünüyorum, yok annem üzerinde konu edilecek bir özelliğim yok. Ama yine de şansımı deneyeceğim.

İşte benim yaratıcı blogger ödül mimim kimlere gidiyor; (gevezem sayende yaratıcı blogger mimi oldu bu hadise)

Heveslerine, kendisiyle dalga geçebilmesine, dost sevgisine, sesine, mizah yeteneğine, kahkahasına ve su akıp giden yazı diline hayran kaldığım, hayatıma sevdiğim adamla birlikte bonus olarak gelip yerleşmiş kızkardeşim janisjr’ ye…

Kilometrelerce uzakta olmasına rağmen hep yakınımda olan, kokusuna, şefkatine, gülen gözlerine, cıvıl cıvıl sesine özlem duyduğum, tanıdığım için gurur veren kişilerden biricik güneşin kızı cansuyu’ma..

Senkronize izlediğimiz nice filmlerin yarattığı ortak tatları paylaşmaya her daim hazır haliyle yanımda olduğunu hissettiren ve blogger dünyasının bana hediyesi olan sevgili gri kent sakini’ne.

Aynı kentin sokaklarında ergenliğimizi yaşayıp başka bir kentte gençliğimizi adımladığımız, benzer yollarda fink attığımız, gözünü bugünlerde vizöre alıştırmış sevgili leydi’me..

Çok şahane masalları blog dünyasına taşıyan, kovanı vızır vızır kaynayan, hayat dolu, sevecenlik abidesi, güleç yüz maya’nın kovanı’na … (Asıl Maya'nın ilginçlikleri ilginç olabilir diye düşünüyorum)

İki susamuru kedisine hayran kaldığım, küçük bir şehre hapsolmuş bedenine inat bana göre ruhu pek bir derviş olan, her postunda mutlaka muhahhaa şeklinde gülebildiğim Tugba’ya,

Şu günlerde tezi üzerine yoğunlaşmış, kendisine darallar gelmiş, tahammülsüzlüğü kalemine yansımış zahir ve mavi’ye...

İlginçliklere gelince,

  • 10 yaşından bu yana belimi hiç bir güç kapattıramadı, annem sanırım en son ilkokul sıralarında uzun atletler giydirip bir de onları külotlu çorabın içine sokuşturmuştur. Şimdi bir de bunların zıbın gibi alttan çıtçıtlıları çıkmış ki onlar benim için kabus giysiler, deli gömleği giyerim atlet ya da zıbın giymem. Bu kural kara kış koşullarında dahi geçerlidir. Uyurken yorgan kulaklarımı asla örtemez çünkü kulaklarım kapanırsa nefes alamayacağımı düşünürüm, belki kulaklarımdan ya da belimden soluyorum ayol, olamaz mı?
  • 2 yaşımda yeni tatları denemeye müsait yanımla tanıştım ve başıma olmadık dertler açtım. Gerçi bu dertler beni lise yıllarına kadar takip etti ama ne de olsa ben bir kediyim ve şimdilik ikinci canımı tüketmekteyim. Şaka bir yana içtiğim zehirden beter bir madde sayesinde boğazım bir miktar dar. Nal kadar kocaman ilaçları ikiye bölmeden yutamam. Misal elma ısırılarak değil rendelenerek yenilebilen bir meyve olma özelliğini uzunca bir süre korumuştur benim için. İkinci hayatımı Edirne'den Cerrahpaşa'ya 70 li yılların sonunda ışınlanabilmiş olan amcama borçluyum.
  • Hafızam beni değil ama etrafımdakileri sinir eder. İşe yaradığı zamanları çok gördüm ama canımı sıkan tarafları da yok değil. Özellikle yakın çevrem bana "şu gün böyle mi olmuştu?" diye sorduklarında tüm günü anlatır hatta o gün kimler vardı, kimin üzerinde ne renk tişört vardı gibi detayın detayı şeyleri dahi sıralayabilirim.
  • Mizah yoksunu değilim ama tam bir karikatür özürlüyüm. Karikatürler bana anlatılmadıkça gülemiyorum, illa Oğuz bana o karikatürü canlandıracak ki gülebileyim.
  • Dizi ve filmleri televizyonda izleyemiyorum. Bir bölümünü kaçırmış olmak beni deli ediyor ve bir sonraki bölümünü ya hep ya hiç yanımla ehhh ama diyerek izlemeyi bırakıyorum. Bunu yıkmaya çalıştığım bir dizi olan Prisoner ile 4 bölüm izlemeyi başardım ama son iki bölümü yine kaçırdım. Yahu dizi zaten hepi topu 6 bölüm. Ama benim için sonuç aynı. Tv den dizi izlenemiyor.
  • Telefonda biriyle konuşuyorken yanımda herhangi birisi bir şey söylediğinde ikisine birden mümkün değil konsantre olamam. İlgim dağılır, saçmalamaya başlarım. Bunu becerebilenlere hayran kalırım.
  • Oğuz ile tanıştığımdan beri ne zaman konusu geçse çevremdekilere "yumurtayı nereden soyarsın" anketi yaparım. Yumurta dediğin illa ki sivri kısmından soyulmalıdır :) Başka bir seçenek sözkonusu bile değildir diyorum ve tüylerimi temizleme gidiyorum.

8 yorum:

heidi dedi ki...

Bu mim işleri yazarken insanı bir hayli kasıyor ama okuyan için keyifli oluyor. Cevaplar çok eğlenceli. :)

Sevgiler.

gri kent sakini dedi ki...

bak şimdi ter bastı ,dumanım üstümde benim yahu ... ben ilginçlik deyil kendimin 7 belasına manyaklık derim muhtemel ,en kısa sürede ödevimi yapıcam söz :)

dwarfwaves dedi ki...

çellocum aldım kabul ettim mimi...sağolasın..bu arada da atlet hususunda da son derece bezer gördüm bünyelerimizi..annemin bağrını sırtını ört dürtelemeleriyle az öffler çekmedim zamanında.. şimdi ise rahat rahat derin nefesler alıyorum sırtımdan.... =D

lady dedi ki...

kedicim, bi mimim vardı bunla ilgili kaçıyordum ondan ama kaçacak yer kalmadı sanırım :) en kısa zamanda yazacak ben :) opuldun.

çello çalan kedi dedi ki...

oysa kapı kapı dolaşıp huuu miminiz var diyecektim, ben fırsat bulamadan siz ödeviniz olduğunu görmüşsünüz. ben bu mimi yanıtlarken çok zorlandım ve heidi ile geveze'yi hep anımsadım:) şaka şaka.. ama ouz'a ikide bir gidip "hadi benim ilginçliklerimi say" dedim durdum. insan kendine bakarken aynaya ihtiyaç duymuyor değil. siz de yardımcı aynalarınızdan bu zor ödev için yardım alabilirsiniz. bu arada mimi yanıtlamasanız da canınız sağolsun, sıkmayın kendinizi ben kırılmam ve sizleri okumaya devam ederim merak etmeyin.

Aylak Kedi dedi ki...

mim ne hala tam olarak anlamadım ama yandaki Georges Perec-Şeyler'i görünce aklım gitti başımdan, Perec okuyan insanları severim ben, çok severim hem de...

G ü n e ş K i t a b e l e r i dedi ki...

Beni mimlemen öyle hoşuma gitti ki, ayyyy dedim demek ki buradan oralara geliyor sesim, şefkatim, sevgi çığlıklarım... Sonra benim de mim şablonu çıkarmam gerektiği düştü aklıma, endişelendim!
Ben burada mimlenenlerin haricinde çok bloger takip edemiyorum, aslında sadece sabah kahvemde bunun için vaktim var. Ama takip ettiklerimi de zamanla öyle sevdim ki. Şimdi biz aynı kişileri mimlesek kopya çekmiş gibi de olur enteresanlığımızı da kaybetmiş oluruz, uffff bu işin içinden alnımın akıyla çıkmayı naaasip et yarabbiiiii;))
Şey Çello, biliyor musun sen çok duyarlı bir kediciksin ve patilerin pamuk yumuşaklığında. Ben bugün seni burada bir gün ağırlayacağım hayalini kurdum, mutlu oldum. Çello hep gülümser kal, hayallerimiz bizi bekler!...
Hem mim içinde çok teşekkür ederim, yaklaşık üç senedir blog yazarıyım hiç mimlenmedim ayol :)

G ü n e ş K i t a b e l e r i dedi ki...

Gerçekten bu sefer mimi yazdım ve yayımladım :) ya ben bu ilginç mi tuhaf mı o huylara takılmıştım ama yazdım artık, kamuya yazılmayacak şeyleri yazdıysam kamu beni affetsin :) Seni özledim serpil, yaşam burda şu sıralar güneşli o yüzden gurbeti unuttum ama sohbetlere hasret dinmiyor sanki...
öperim al yanaktan bidenesi!!!