1 Şubat 2010 Pazartesi

Şubat Filmlerim







2 yorum:

verbumnonfacta dedi ki...

buzdan hayalleri henuz izlemedim ama diger ikisini iki bin dokuz ilkbaharinda izledigimi hatirliyorum.

into the wild motive edici oldugu kadar tahripkardi da. iyi ki uzerime biraz yorgunluk cokmusken izlemisim diye dusunmustum. yoksa insanin olmeye gitmesi bile isten degildi.
hem sean penn' in marifetlerine sahit olmak da artisi.

revolutionary road oyuncularina bakildiginda 'buyuk kaza' titanik'i hatirlamamak elde mi? zaten izleyici de hatirlasin ve sinemaya gitsin diye bir hava vardi ortalikta.(titanik'i asla sevmedim) ama filmi gorenler hayatin hazmi cok zor gercekligiyle yani hayatin bizzat kendisiyle karsilastilar: insan en kolay hayallerinden vaz geciyordu. ve bunu yuzumuze vuranin standart topluma gore deli damgasi yemis akil hastanesi kackini bir adam tarafindan yapilmasi ne aci.

notgibi:umarim bunlari okurken bu filmleri seyretmis olursunuz.

çello çalan kedi dedi ki...

sevgili verb. sayfamın sağında izlediğim filmlere dair link veriyorum, yani izlemek istediklerim değil elbette izlediklerim olduğu için spoiler ile ilgili sorun yok.

bi yazımda da belirtmiştim, beni son günlerde guy ritchie revolver ile, okuduğum bir hikaye (bebek arabalı yaşlı kadın - john berger- ve Into the wild çok çok çok etkiledi, sorgulattı. sanırım sinema biraz da böyle bir şey. hayata bakışını sorguluyor, ufacık bir kuşku tohumu serpiyorsa ne ala.

bu arada titanic'i izlemedim desem inanır mısın bilmem. o meşhur sahnesinden öğğ gelmişti.

izlediğim şubat ayı filmlerimin sayısının az oluşunu da the tudors'a borçluyum bu arada, kendime açıklamamı da yapayım.