Evde otururken, televizyon izlerken ya da bir şeyler okurken elimin altında bir şeyler olursa yemek için, mutlu oluyorum. Ama bu şey meyve olabilse keşke, çünkü ben düzenli meyve tüketen kimselere imreniyorum. Sonuç olarak benim meyveye düşkünlüğüm yaz yağmuru gibi, geliyor ve hoop geçiyor. Oğuz ise daha bir sıkıfıkıydı, ama zamanla bana benzedi beni kendine benzeteceği yerde. Tatlı ise en hassas konumuz, sütlü tatlılar, dondurmalı olanlar favorimiz. Eğer ben muhallebi gibi şeyler pişirmemişsem abur cubur yakası hiç gerek yokken bize goller atıyor, bugün işten gelince hazır pasta tabanlarını kullanarak üzümlü muzlu pasta yaptım, belki böyle böyle hiç olmazsa meyve de tüketmiş oluruz diye düşünerek. Ha diyeceksin ki neden hazır pasta tabanı kullandın, pandispanyasını kendin yapıversene iki dakikada, evde mikserim olsa hiç üşenmez yapardım, ama mikser sahibi olmak aceleye gelecek bir konu değil, hem daha bozulan mikserin yasını bitirmedik, mikser dediğin bir kadının sağ kolu, üzerinde araştırma yapmam, nasıl olacağına karar vermem, markasını şusunu busunu netleştirmem gerek, sonra alması kolay. Şimdi diyorsun ki sen yahu çello kaç gündür uğradığın yok, bula bula bu konuyu mu buldun, ben de sana Tuncel Kurtiz Ntv'de yeni bir programa başlamış diyorum, Pazar günleri saat 21.00 de, ilk konuğu Fikret Kuşkan, ne yaman ve ne güzel iki ses bir aradaydı dün akşam, Kaz Dağları muhteşem, Tuncel Kurtiz'in Altınoluk tarafında bir köye yerleştiğini, Kaz Dağlarının eteklerine günaydın dediğini biliyordum, dün akşam izleme fırsatı bulunca işte dedim, budur yaşam dediğin biraz da, yaşamın böylesi pek güzel.
Elimde ne var? Tomris Uyar. Hani şu üç büyük şairin, Edip Cansever, Cemal Süreya ve Turgut Uyar'ın adına şiirler dizdiği kadın... Edip Cansever, Tomris Uyar'a her doğumgününde bir şiir hediye edermiş. Elimde Şairin Seyir Defteri var, açtım okudum o'na yazılmış olanlardan bir tanesini, pastanın buzdolabında iyice soğumasını beklerken... Okuduğum kitap "Yaza Yolculuk" Tomris Uyar'ı nasıl olmuş da okumamışım, nasıl olmuş da ıskalamışım demek yerine, ne iyi olmuş da almışım vakti zamanında kitabını ve ne iyi ki bir yaz günü geçti elime demeyi tercih ediyorum. Bugün fırsat buldukça biyografik bilgiler toplamaya çalıştım, şiir demek Edip Cansever ve Nâzım Hikmet demek ya biraz benim için, ikinci yenicilerden Cemal Süreya ve Turgut Uyar'a merhaba demenin vakti gelmiş bak! Bugün iyiden iyiye şunu anladım, 32 ile 33 arasında salınan şu yaşım var ya şu yaşım, biri önceden kulağıma bu kadar çok keyifli geçeceğini fısıldayabilseydi eğer kimbilir belki buralara daha önceden gelip demir atardım...
* Kaç Kişiydik, Edip Cansever'in bugün okuduğum şiiriydi.
21 Haziran 2010 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
7 yorum:
meyve: düzenli olarak tüketiyoruz. mutfakta meyvenin olmadığı zamana hiç yok gibidir. meyveyi yıkamayı, süslü bir şekilde geniş meyve tabağında düzenlemeyi de severim. bazen yemeyeceğim meyveleri de alırım, sadece rengi ve görüntüsü için. çünkü çiçek gibidir meyve benim için.
zeytinbağ: çok güzel bir yer. tuncel kurtiz'in yeri de çok güzel. ama çok pahalı maalesef.
tomris uyar ben de okumadım hiç. erteleyip duruyorum neden bilmem. turgut uyar nefistir. göğe bakma durağı'nı okursan, aklına ben gelirsem çok sevinirim.
şimdi okuduğum kitap: karanlığın yüreği. conrad'ın. yeniden. bu kez yavaşça. iyice kavramayı ve hiç unutmamayı diliyorum çünkü.
sevgiler.
Endişeli Peri, hani bazen bişey görürsün bir yerde, bir güzellik, mesela bir kahvaltı sofrası özenle hazırlanmış, itinalı.. sonra bir bakmışsın oradaki kahvaltı masasına olan itinalı yaklaşım sana da sirayet etmiş, işte seni okudukça okudukça evimle aramdaki ilişkimin özeninde böyle bir değişim sezinliyorum, bunun senden kaynaklandığını bilmek hoşuma gidiyor, hani zeytinyağlı yemeklere atılan bir çimdik şeker gibi biraz, ilk başta damağında şekerin tadını almazsın ama yine de hoş bir tat vardır ya, ben o şekerin kaynağını bilerek gülümsüyorum.
meyve ile belki zamanla aramızda böyle bir ilişki geliştirebiliriz, özenle hazırlanırsa belki alınan zevk de çoğalır, gerçi benim sorunum alışkanlığa dönüştürememiş olmam ya, bakalım artık, bu akşam iş çıkışı pazara uğrayacağım ve bahçelerden yeni toplanmış kirazlar eşliğinde belki akşam için özenli bir tabak hazırlayacağım.
Tomris Uyar her şeyden önce Türk edebiyatında çok önemli bir çevirmen, çevirdiklerine bakınca bunu anlıyorum, elimdeki kitap çok ince ama usul usul okuyorum, koca bir lokma alıp yenecek cinsten değil, sindirerek okumak hoşuma gidiyor..
Seni anımsamak için Turgut Uyar da olacak demek bundan sonra nedenler arasında, ki mesela Tomris Uyar'dan sonra Amado var beni bekleyen, zaman zaman elime alıp yarenlik ediyorum ve senin hiç duymadığım sesinin yankısını hissediyorum. Kırlangıç ile Tekir Kedi'nin aşkı sarıyor gökyüzünü...
sevgiler
Sevgili çello ve Oğuz Beyefendi!
Yediğiniz meyveler ,tatlılar ,tuzlular sizin olsun!!!!!!Siz muhabbettinizden,sevginizden söz edin!!!
Gerçi sevgili Çello Oğuz'dan söz ediyor ama,Oğuz Bey buna ne diyor bilmem.(Azıcık arayı kızıştırmak hoş oluyor.Oğuz biraz da bana benziyor galiba.Çünkü ben oldum olası salataları bol zeytin yağlı ve bol limonlu severim.Fakat eşim Güler Hanım da tam aksi......Bu yüzden tüm ağız tadımdan vazgeçerim ve birlikte yağsız,ekşisiz bir salataya talim ederiz.) Ne yapalım,dünyanın düzeni böyle kurulmuş ,böyle gidecek.Evlerin sultanı,kraliçesi hanımlar!!!!!!!!
Sevgili Çello,günlerdir internetten uzak,gayet ıssız ve de dünyanın en kalabalık bir şehrinde yaşıyordum(İstanbulda).Sen ki kalabalıklar içerindeki yalnızlığı iyi bilirsin.
Fakat bu kez öyle bir yalnızlık
söz konusu asla olmadı.Çünkü 20 haziranda daha önce nişanını söz ettiğim kızımı evlendirdim.Hem de üç erkek ve bir kız kardeşimi dünyanın çeşitli yerlerinden İstanbulda bir araya getirerek.
Şu an ,oğlunu ve kızını evlendirmiş(eskilerin deyim ile mürüvvetini görmüş bir anne ve baba olarak karşınızdayım)Hani sen diyorsun ya 32-33 yaşlarının mutluluğu...İnan bu mutlulukların sonu yok.Yeter ki mutlu olmasını bil.
Hele Güler Hanım !!!!Nasıl mutlu anlatamam....O mutlu olunca benim mutluluğum katlanıyor.Ve mutluluk sonsuzluğa doğru yelken açıyor.....
Yani anlayacağın Sevgili Çello,mutluluk öyle karmaşık bir cebirsel denklem,problem falan değil!Elini uzattığında onu her an yakayalabilirsin.....Yeterki sen mutlu olmaya karar ver...Gerisi Fasa fiso....Tüm çellocuların gözlerinden,babaları veya amcaları olarak öpüyorum...............
Ali Bey hoşgeldiniz. Ben de şimdilerde düğün telaşı vardır Ali Bey'in diye düşünüyordum, hafızamda 27si olarak kalmış, demek düğün gibi zor ama bir o kadar güzel süreci atlattınız.
Biz kendi düğün sürecimizi anımsamak bile istemeyiz oğuz'la, neden demeyin şimdi lütfen, anlatması uzun, ama bize kalsaydı, kalabilseydi çok daha farklı gerçekleşebilirdi, neyse..
burada bir yer var, oraya ne zaman gitsek aynı şeyi hayal ederim ben, yemyeşil çimenler, kocaman bir alan, saçlarımda papatyalardan bir taç, ayaklarım çıplak zıpladığımı hayal ederim, 10. yılımızı orada istediğimiz şekilde kutlayasımız var ama bakalım artık:) dışarıdan bakınca ukte kalmış gibi görünebilir ama öyle uktelere de pek şans vermem, amaan napalım öyle olması gerekiyordu diyerek geçerim, üzülmem...
çocuklarının tüm sıkıntılı anlarında yanında olmak isteyen, kol kanat germeye çalışan bir baba profili çiziyorsunuz, artık onlar da dünyaevine girdiklerine göre sizin bundan sonra tek derdiniz ne zaman biraraya gelir görüşürüz olmalı, sizin için güler hanım için pek sevindim.
mutluluk konusunda söylediklerinize katılmamak ne mümkün, güzel, mutlu günler diliyorum.
bu yazımın mevcut postla bir ilgisi yok ,fırça mahiyetindedir :)
en son gölge fotoğrafı teeeeeee mayıs 19 :) ne oluyor bakayım gölgelere hmmm
http://cellocalankedi.blogspot.com/2010/05/gunun-fotograf.html
Gks, bırak gölgeyi fotoğraf çekemiyorum yahu, ama olur bazı zamanlar bilirsin, dur bakalım. hem dünya kupası bitsin rahatlıycam :) bahane olarak onu gördüm, oldu mu? olmadı ama işte idare et:)
dünya kupası mı ?! :) tamam ben bişey demedim , hey arkadaşlar çello yu gören var mı :)
bekliyoruz efendim ...iyi seyirler bu arada ...
Yorum Gönder