20 Temmuz 2009 Pazartesi

Bir adam

Bir adam var.Tarif et deseniz edemem. Yüzünde belki tamamen benim yakıştırdığım bir mizaç var ki hüzün de var, yorgunluk da var, yaşanmışlık da. İş yerinin arka tarafında yol kenarında bir alanı işgal etmişler, böyle plastik leğenler, minderler, çaydanlık, bir yatak, birkaç kıvır zıvır. üzeri örtülü duruyor bu eşyalar. Adamın bir at arabası var. Burada at arabalarına talika deniyor ve şehir içinde çoğunlukla çingeneler tarafından kullanılıyor. Evet bu adam da bir çingene. Simsiyah bir teni var ama sakalları bembeyaz. Yanından geçerken göz ucuyla yüzüne bakıyorum ve hergün aynı ifadeyi görüyorum. Mimikleri değişmiyor. Bir taş bulmuş, üzerine oturmuş sigara içiyor. Bu adamla tanışmayı, konuşmayı ve fotoğrafını çekmeyi nasıl istiyorum nasıl istiyorum anlatamam. Ama yapamıyorum, bırak bunları yapmayı gözgöze gelmekten dahi ürküyorum. Sağı solu belli olmayabilir ve "ne bakıyorsun" diyerek üzerime yürüyebilir. Ayıcı'nın fotoğrafını çektiğim kadar kolay bir lokma değil bu, "kolay gelsin" mi desem, "hayırlı işler" mi desem ne desem de başlayabilsem iletişime. Bilemiyorum.

Bu arada Ayıcı demişken, ben buraya taşındıktan sonra birgün telefonum çaldı. Arayan Oğuz. "Biliyor musun Ayıcı öldü" dedi. Öyle kalakaldım. Fotoğrafını çektiğimde tüm mahalle ne kadar yadırgamıştı beni. Ay bula bula onu mu buldun fotoğrafını çekecek. Ah bir de duysalar ölüm haberini vermek için bana özellikle ulaşıldığını, gelen habere üzüldüğümü, donup kaldığımı. Neyse, bir avuç hayırsever insan tarafından kaldırıldı Ayıcı'nın cenazesi, yine bir avuç insan tarafından namazı kılındı, çocukluğumun en bilindik karakterlerinden biri böylece bitti, gitti.

1 yorum:

geveze baykuş dedi ki...

1 kere gördüm ayıcı. daha ilkokula başlamamıştım, yenimahalle'deki evdeydik.

ankara'yı bilir misin? eskiden yenimahalle bahçe içinde, iki katlı, balkonları çiçekli evlerin olduğu bir semtti (şimdilerde çokkatlı sitelere yenik düşmüş, eski sempatisini yitirmiş, yenik bir mahalle benim gözümde)

ben evde oynarken dışarıdan sesler geldi, çocuklar çığlık çığlığa. ayıcı gelmiş, dediler. annemin işi vardı, teyzem yalvarmalarıma dayanamayıp elimden tutmuş götürmüştü...

üzülmüyorum artık ayıcıların olmadığına, ayıcıklara daha çok üzülürdüm çünkü. başka bir yolu olsaydı da, yine ayıcıları görseydik "hamamda kocakarılar nasıl bayılır?" deyip tefini çalan. keşke... ama yok başka yolu. ayıcısızlık daha iyi bu halde. en azından, bence.