23 Ekim 2010 Cumartesi

Cumartesi gecesi seçmecesi

Biraz önce eve girdim, sevgili Cenk'in sesini aylar var duymuyor hep erteliyordum, telefon rehberinde adını buldum, yeşile bastım. İyi oldu onunla konuşmak özlemişim. Eve geldiğimde evin halkından adı Pirinç olan karşıladı beni. Hoşbulduk, Oğuz bir cumartesi gecesini çalışarak geçiriyor, alarm vermek üzereyim. Bu hafta sanki onu hiç görmedim, ben dün akşam ders çalıştım, o yorgunluktan kanepede uyuyakaldı, doğru dürüst konuşamadık bile.

Babama uğradım eve gelmeden önce, annemi şikayet ediyor, hiç ilgilenmiyormuş annem onunla. Babamla ilgilenmiyor olan annemse bugün babamın saçlarını yıkamış, tıraş sonrası yüz bakımını yapmış, her tarafını güzelce paklayıp kokularını sürmüş, keyifleri pek yerinde. Yarın hastaneden çıkıp eve dönüyorlar, mutluyuz.

Sabah işyerine uğradım, sınava gireceğim okul şehrin merkezinde, motoru almamayı seçtim, Davut bıraktı okula beni, içeriye alınmayı beklerken farkettim ki A2 almaya gelen herkes gayet rahat motorla gelmiş sınava, ben bugün anladım ki yakalanırım korkusunu boşuboşuna taşıyorum.

Sınav güzel geçti geçmesine de, ilk 45 dakika soruları cevaplamayı bitirsen bile dışarı çıkamama hali çok sıktı beni. Bu duyguyu unutmuşum. Dışarı çıkınca kendimi iyi hissettim. Aşağıdaki fotoğrafı da dışarı çıkınca çektim.

Biraz önce güzel bir çay demledim. Canım hiç yemek yemek istemiyor, belki çayın yanında tuzlu kraker filan atıştırır geçerim. Pirinç hemen yanımda uyku modunda. Makinanın fanından çıkan sıcaklığa dayamış poposunu. Ha şimdi hıçkırık tuttu onu. Geçmez bir beş dakika. Geçen gün Geveze ile konuşuyoruz telefonda. Ona Edirnece öğretiyorum yeri geldikçe, farımak eylemini cümle içinde kullanarak anlattım, bu konuya neden geldim, hıçkırık burada pek kullanılmıyor, hıgıcık deniyor, günün birinde biri "ay bu hıgıcık da geçmedi" derse sana, bil ki o has Edirneli...

4 yorum:

Lotus dedi ki...

ilahi çello:) pazar sabahı gülümsettin beni:) dün çok farımıştım şimdi dinlendim sayende:) Edirnece var gerçekten, ne çok kültür barındırmış memleketimiz ve dili de oluşmuş haliyle. Bu arada, fotografındaki yer taşlarını da çok sevdim. Güzel pazarlar diliyorumm..

lady dedi ki...

ay çok güldüm kedicim.. insanların bu kelimeleri bilmemeleri/bu şekilde kullanmamaları çok ilginç gliyo bana :)) aklımdan bir sürü örnek geçti gülümsettin beni..

ha bi de güzel haberleri takipteyim..
öpüldün

çello çalan kedi dedi ki...

Heeey :)
İki Edirneli gelmiş mesaj bırakmış. İkiniz beni çok iyi anlıyorsunuz buna eminim.

Leydi aynen nasıl olur da insanlar farımayı ya da şırk su olmayı bilmezler di mi ama :))

Ben buna benzer şeyleri not ediyordum. İşte fırsat geldikçe anlatıyorum.

Oğuz dün akşam "hadi sen ayda dedikleri oluyor" dedi bana. Şimdi ben bunu anlıyorum da, onun kendiliğinden anlaması için zaman tanıyorum:)Gerçi o çok yol katetti. Dile ve dilin farklı kullanışına merakı var, öğrenmeye çok açık ve çok hevesli. Hal böyle olunca o da artık edirneli. Yolları bile benden daha iyi biliyor.

Çok öpüyorum ikinizi.
Lotus; çok yoğunsun biliyorum ama edirne'ye yolun düşerse pazar kahvaltısı en azından, birlikte, ne şahane olur. Bence.

lady dedi ki...

yok artık şırk su olmayı da mı bilmiyorlar!

hehehe :)))