Sezen'in sevgiyle ve özenle hazırladığı kahvaltı masasından hem karnımız hem ruhumuz tok kalktık. Ardından site yönetimimizin apartmanımızı uydu antenleme çalışmaları ve telaşı sabah saatlerinde başlayıp öğle sonrasında noktalandı. Eve sürekli birileri (uydu bağlayıcıları) geldi gitti, ayarlamalar yaptı, olmayınca tekrar geldi, tekrar gitti. Evin içinde bir ara saydım -bizimkilerle birlikte- tam altı adam televizyonda kanal bulma, ayarlama, kaydetme, kaydedememe, olmadı hadi bir daha bulma telaşı içindeydiler. Hal böyle olunca doğru dürüst hiç bir şeye odaklanılamadı, Sezen'le mutfakta sohbet sonra salon masasında o altı adamın yanında kafamızı kaldırmadan puzzle derken gün bitti. Karanlık basarken çok kanallı televizyona inat Benjamin Button esir aldı hepimizi ve filmin uzunluğu pazarımızı bitiriverdi.
Tüm bu antenlenme çalışmaları sırasında araya, geçen hafta yıkanıp ütülenmeyi bekleyen çamaşırlar, tüm gardrobun boşaltılıp yeniden yerleştirilmesi, çamaşır makinesinin çalıştırılması, nevresim değişimi gibi tamamlandığında insana ferahlık veren şeyler sıkıştırdım. Her kadın gibi bana da oluyor, çantamı boşaltıp yeniden yerleştirdiğimde, nevresimleri değiştirdiğimde, dağınıklığı topladığımda, zihnimdeki savaş alanı derlenip toplanıp uzlaşıyor ve çatışmalardan darmadağınık olmuş düşünce ordum bir hizaya geliyor.
Geçen hafta Janisjr ile mailleşirken konu yaşamımızdaki değişimlere geldi çattı. "Entelektüel kaygılar iki kilo patatese dönüştüyse artık Nirvana'ya az kalmış demektir" dedi kendisi. Düşünüyorum, şu halimle bu hafta diş doktoruna da gidebilirsem ne ala. Daha ne isterim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder