24 Nisan 2010 Cumartesi

9. Kitap : Lord Arthur Savile'in Suçu - Oscar Wilde

Elimdeki kitap Bordo Siyah Yayınları’na ait. Dört öyküden oluşuyor; Lord Arthur Saville'in Cinayeti, Canterville Hortlağı, Gizi Olmayan Sfenks ve Model Milyoner. Şıp diye bitiriyor kitap. Okurken çok eğleniyorum. Aynı öyküler, Dost Kitabevi’nin Babil Kitaplığı serisinde de yer almış. Babil Kitaplığı için minicik bir dipnot düşeyim, Jorge Luis Borges seçkisinden oluşan fantastik bir kitap dizisi. Yani usta yazarın fantastik enleri.

Öykülere gelince, Mina Urgan İngiliz Edebiyatı Tarihi Cilt:5 Onbirinci Bölüm’de incelemiş dört öyküyü. Elbette gözümün önünde olsun istiyorum.

Lord Arthur Saville'in suçu; buruk bir alaycılıkla kaleme alınmış bir kara gülmece örneğidir: Her şeyi önceden bildiği söylenen bir erkek falcı, bir toplantıda, genç Lord Arthur Saville'in el falına bakar.Heyecandan renkten renge girerek, Lord Arthur'ün günün birinde bir cinayet işleyeceğini söyler. Delikanlı ise evlenmek üzeredir. Sevdiği kızın yaşamını mahvetmemek için, bu cinayeti evlenmeden önce işlemeye karar verir. Yazarın, acımasız bir ironiyle belirttiğine göre, bu kararın tek nedeni, çok aklı başında bir genç olarak nitelediği Lord Arthur Saville'in sorumluluk duygusudur. Bu sözümona sağduyulu ve özverili genç, doğru çıkıp çıkmayacağını bile bilmediği bir falı gerçekleştirip, suçsuz bir insanı hemen öldürerek, sevdiği kadının ileride mutsuz olmasını önlemek ister. Şeker biçiminde zehirli kapsüller hazırlayarak, bunları yaşlı bir kadın akrabasına gönderir. Ama bu sevimli ihtiyar, şekerlere el sürmeden, kendiliğinden ölür. Üstelik, evini çok sevdiği Lord Arthur'e bıraktığı anlaşılır vasiyetnamesinden. Düğününü erteleyen Lord Arthur, bu kez bir din adamı olan bir erkek akrabasını, içinde bomba bulunan bir duvar saatiyle havaya uçurmaya kalkar. Çok bilgili bir teroriste yaptırdığı bombalı saat, ancak biraz duman çıkarmakla kalır.

Lord Arthur, bir gece geç vakit, şimdi kimi öldüreceğini düşünerek, Thames kıyılarında gezerken, el falına bakan adamı bir köprüde suya bakarken görür. Hemen arkasından gelip, onu suya atar ve öldürür. Böylece, falcının kendi falına kurban gitmesiyle bu öyküdeki ironi doruğa varır. Üstelik Lord Arthur cinayet işlediği için hiç acı çekmez; evlenip çoluğu çocuğuyla mutlu bir yaşam sürer.

Canterville Hortlağı ; gülmece türünün küçük bir başyapıtıdır.

Hortlak hikayelerinin nefis bir parodisi de sayabileceğimiz bu öyküde, Amerikalı bir din adamı, Hiram B. Otis, Canterville'lerin malikanesini satın alır. Lord Canterville, bu eve üç yüz yıldır musallat olan bir hortlağın, ev halkına büyük korkular verdiğini bildirir. 1584 yılında, eşini öldüren ve o günden beri ailenin başına belâ olan Sir Simon Canterville'in hortlağıdır bu. Ne var ki, Amerikalı din adamı, yeryüzünde hortlak diye bir şeyin olacağına hiç inanamaz; eğer olsaydı, Amerikalıların onu hemen satın alıp bir müzeye koyacaklarını söyler. Bu hortlak öyküsünü, İngiliz aristokrasisinin mantıkdışı bir fantezisi sayar. Gelgelelim, Bay Otis, eşi ve dört çocuğu yeni şatolarına yerleştikleri gece, Hortlak bütün marifetlerini gösterir. İnsanın kanını donduracak korkunç iniltiler çıkararak, uğursuz yeşil ışıklar saçarak, zincirlerini şakırdatarak, olanca dehşetiyle görünür aileye. Üstelik, büyük bir fırtına da çıkmıştır o sırada.

Hikayenin asıl güldürücü yanı, Amerikalıların (belki de korku duymak için gereken düşgücünden yoksun olduklarından) bu tüyler ürpertici hortlaktan hiç mi hiç korkmamalarıdır: Hortlak ne yaparsa yapsın, ne denli ürkütücü sesler çıkarırsa çıkarsın, hangi kılığa girerse girsin, Otis ailesinin kılını kıpırdatamaz. Pratik Amerikalılar, Hortlağın salonun halısının üstünde her gece yenilediği kan lekesini en son moda deterjanlarla silerler; bedenini zincirler incitmesin diye ona kremler armağan ederler. Hatta Otis'lerin yaramaz iki oğlu Hortlaktan korkmak şöyle dursun, ona çeşitli oyunlar oynarlar, Hortlağın ödünü koparmanın yolunu bulurlar. Aşağılık kompleksine kapılan Hortlak, bir alay konusu olmaya dayanamaz, derin bir bunalıma kapılır sonunda.

Erkek kardeşlerinden farklı olarak, bu zavallı Hortlağa hiç eziyet etmeyen on beş yaşındaki Virginia, bir gün Hortlağı, bir koltuğa çökmüş, hazin hazin düşünürken görür. Hortlak, melek huylu Virginia'ya içini döker: Üç yüz yıldır, mezarında rahat uyumak istiyordu; ama bu özleminin gerçekleşmesi için, Virginia gibi erdemli bir insanın, Sir Simon'un günahlarının bağışlanması için ağlaması, ruhunun selâmeti için dua etmesi gerekmektedir. Genç kız, Hortlağa öyle acır ki, istediğini yapar.

Gerçekten ölmeden önce Hortlak, bir minnet armağanı olarak Virginia'ya bir kutu dolusu mücevher verir. Amerikalı din adamı bu kutuyu, atasının görkemli cenaze törenine gelen Lord Canterville'e teslim etmek ister. Ama Lord Hazretleri, Sir Simon'un öfkelenip yeniden hortlayacağı korkusuyla, mücevherlerin Virginia'nın çeyizi olarak Otis'lerde kalması için direnir.

Gizemsiz bir Sfenks; yaşamında büyük bir giz varmış gibi davranan; Da Vinci'nin ünlü Gioconda portresindeki kadına öykünerek, gizemli gizemli gülümseyen, her zaman esrârengiz haller takınan, sözde hiç kimsenin görmemesi gereken mektuplar alan; hatta birisiyle gizlice buluşuyormuş gibi, evinin dışında bir oda kiralayan; ama aslında gizleyecek hiçbir yanı olmayan bir kadın anlatılır.

Model Milyoner; çağdaş bir peri masalı sayılabilir ve Wilde'ın çoğu masalları gibi bir ahlâk dersi vererek; eliaçık bir delikanlının nasıl ödüllendirildiğini anlatır: Bughie, meteliksiz olduğundan, sevdiği kızla evlenebilecek durumda değildir. Günün birinde, bir arkadaşının atölyesinde, ressama poz veren, paçavralar içinde yaşlı bir dilenci görür. Bu yoksul ihtiyara acır. Cebindeki tek altını ona verir. Ama o dilenci bir milyonermiş meğer; bu kılıkta poz vermesi de bir kaprisiymiş onun. Örnek milyoner, bir tek altına karşılık on bin altın gönderir yufka yürekli delikanlıya. O da sevdiği kızla evlenebilir bu sayede. Bu öykü gerçek bir olaydan kaynaklanmıştır belki de. Çünkü yaşam öyküsünde anlatıldığına göre, Baron Mayer de Rothschild, ünlü Fransız ressamı Delacroix'ya dilenci kılığında poz vermiş. O sırada atölyeye gelen bir delikanlı da bir frank sıkıştırmış sahte dilencinin eline. Ertesi gün Rothschild, on bin franklık bir çeki armağan olarak göndermiş o delikanlıya…

2 yorum:

Aylak Kedi dedi ki...

listeye ekledim kedicim :)

çello çalan kedi dedi ki...

:) ben çok eğlendim, dilerim sen de eğlenirsin ama şüphem yok gibi :)