27 Nisan 2010 Salı

Çıkabilirsen çık işin içinden

Bu sabah lokale yalnız geliyorum, açıyorum kitabımı, Selim İleri okuyorum. Fotoğrafı Sana Gönderiyorum. Sayfa 103'ü karşılıyor beni.

"Fotoğrafları sevmem. Hayalinizi çalar; zamanı, insanı ve mekanı dondurur. Size yalan söyler. Duruk görüntü size geçmiş zamanı, sönmüş bir ânı geri getirmişçesine yalan söyler. O an geri gelmez, asla. Fotoğraflar merhametsizdir.
Fotoğrafsız yaşadığımı söyleyebilirim. Pek çok fotoğrafı yırtıp attım.
Ama verandalı fotoğrafı saklıyorum. Günün birinde yazabilirsem, dediğim gibi, bu fotoğrafı yazmak istiyorum."

Sonra düşünüyorum. Düşünürken elim makineye gidiyor, verandada oturmuş yukarıdaki fotoğrafı çekiyorum. Yani bir nevi senin hayalini çalıyorum. Seni kolay yola sürüklüyorum, ister istemez peşimden geliyorsun, hayalindeki görüntünün yerini benim çektiğim fotoğraf alıyor, sen sesini çıkarmıyorsun, belki sen hayalindeki görüntüyü de saklıyorsun, bir kenarda dursun diyerek.

Olur böyle, hayalde canlanan ile fotoğrafını gördüğün zaman karşılaştığın şey tutmaz ya birbirini. Hafızanda iki gerçeklik yer alır sonra, biri senin hayalinin gerçekliği, bir diğeri hayatın. Ya bir de kendi gözlerinle görsen, o zaman işler iyice karışır. Etti mi sana üç gerçeklik. Çıkabilirsen çık işin içinden...

5 yorum:

heidi dedi ki...

Sen böyle güzel fotoğraflar çektikçe, o fotoğraflarla oralara gelmemiz için bizi kışkırttıkça ben hayallerimi sana çaldırma konusunda gönüllü olabilirim.

çello çalan kedi dedi ki...

:) demek bir gönüllüm var, hayal kırıklığı yaşamazsın umarım. gözünü doyuramazsam bir şekilde karnını doyurur, mahir'i mutlu eder, öyle gönderirim o da en kötü ihtimal:)

gri kent sakini dedi ki...

ve hangisinin içinde olmak istersin ..? bazı fotoğraflar içine çağırır ya ve bazılarıda gerçeğin yansımasıdır sadece ,birde dediğin gibi Çello gerçeğin ta kendisi varki ... üçü bi arada uzak dursun , sisli bir hayal var içimde, onu alabilirsin, sen bir fotoğraf çek ,içinde sis olsun ,sen gör ve çek nasıl istersen öyle olsun ...

İLug@ dedi ki...

bu durum bence bakış açısıyla alakalı bi durum.eğer sen bi olayı hatırlamak istemiyosan ve bu sebepten ötürü fotoğrafları sevmiyosan yannış.istemediğin olayları hatırlatan tek şey fotoğraf değildir çünkü.ya da diğer yandan bi şeyi hiç unutmak istemio da olabilirsin,ya da özlediğin birini az özlemek için de fotoğrafını yanında taşıyabilirsin mesela:) fotoğrafçı olduğum nası da belli yannız direk savunmaya geçtim:)

çello çalan kedi dedi ki...

gks, sis hımmm... ne demek istediğini anlıyorum galiba. sis bir dağın doruklarına doğru çıkarken de olabilir, bir kentin içinde usul usul soluk alıp verirken de ya da bir çocuk bahçesinde... senin için aslında elimde bişey var, dur bakalım bulabilirsem mailden gönderirim. beni sabırla bekleyebilirsin biliyorum.

***

ilug@ savunmaya geçmiş haline de merhaba, gözden kaçmışsa diye not düşmek istiyorum, italik olanlar selim ileri'den alıntıladığım satırlar.

aslında senin yorumunu okurken, Michel Tournier'ın Altın Damla kitabını yeniden okumak istedim. Çölde fotoğrafçılık yapan adamın arka fonları geldi gözümün önüne hayal meyal. Çölden ayrılmadan fotoğrafçının fotoğraf çekilecek olana nerede olmak isterdiniz? sorusu ve fotoğrafın gerçekliği...

elbette anımsanmak istenmeyen anıların suçlusu fotoğraflar olamaz, ben lokali anlatır dururken okuyanın gözünde canlanan ile benim gönderdiğim fotoğraf arasında bir ilişkiyi sorguluyordum, bir de o kişi gelip de "aaa orası burası mı" derse? konu derin aslında, ben iyisi mi altın damla'yı okuyup zihnimdekileri biraz da berraklaştırayım en iyisi.