10 Mayıs 2010 Pazartesi

Ateş Kadın'ın Ateş Çiçeği

Sana da öyle olmaz mı bazen, aklına bir şey gelir, sevdiğin biri düşer zihnine, dertleşirsin bıdır bıdır bıdır... Biri görse seni, nerelere daldın diye sorsa, hiç! dersin, oysa o sırada dostunla telepatik bağlarını sıkı sıkı örüp günün olaylarını anlatıyorsundur. Herkes birilerine bir şeyleri anlatma ihtiyacı duyar, neyi diye sorma, en konuşulmayacak şeyleri bile, takıntılarını, günün olaylarını, ilk defa gördüğün sülün kuşunun gözlerinin çevresindeki ateş kırmızısını, buna benzer daha nice şeyi...

Bu akşam üzeri iş çıkışı Türkan Abla'ya uğradım, bahçe çok güzel ama her gittiğimde çok kalabalık, sakin bir ânına denk gelip tadını çıkaramıyorum, müşterileri de kovamam ya, sözüm ona çiçek almayacağım bu akşam, ama duramadım, bir kaç mine, bir de ateş çiçeği kapıp geldim, o sırada ateş çiçeğini kimin için kapıp geldiğimi bilmeden. Efe onu alırken "abla ateş çiçeklerini kargalar çok seviyor, gördüler mi gagalıyorlar haberin olsun" dediğinde "sıkar biraz bizimkisini gagalamak" cevabını verdim, iyi demişim di mi?
Eve girer girmez balkona attım kendimi, aldığım çiçekler bir an önce ekilmeli, Oğuz da geç gelecek, oyuncaklarımla oynamak için yeterince vakit var. En çok ateş çiçeği ile ilgilendim bu akşam, ona bakarken renginin yakıcılığından yola çıktım sanırım ve Geveze ile konuşur buldum kendimi. Bugün kendisi zor bir gün geçirdi, onu düşündüm, ışık saçan gözlerini, isterse kor ateş olup baktığı yeri yakabileceğini... Bu çiçeği o'na ekiyorum dedim içimden tabi, sonra telefonum çaldı. Ah dedim ben de senle konuşuyordum ve sana bir çiçek ekiyordum tam da şimdi. "Çiçeği hemen görmek istiyorum" dedi. Görüşmemiz bitince ellerimi yıkamadan gidip aldım makinemi, hem ışık da gitmeden. Hem O ister de ben o'nu kırabilir miyim ki?

Geveze Baykuş'um, Ateş Kadın... Geldiğinde koltuğunun altına tutuşturacağım bu zilliyi bilesin... Ayrıca evin Kamber'i kusur kalmadı fotoğraf çekerken, o minik burnunu illa sokacak ya olmadık yerlere, Pirinç'i de buraya koymadan edemedim.

5 yorum:

geveze baykuş dedi ki...

bayıldım, bayıldımmmmm!
berbat bi gündü ve sen hep oradaydın çello. nasıl teşekkür etsem az. seni çok seviyorum!

çello çalan kedi dedi ki...

meew.. pırrr... purrrr... pırrr.. pırrrr. mııırrrr ...

geveze baykuş dedi ki...

çello çalan deli :)

seneryocu2 dedi ki...

son günlerde çekmecelerde birikmiş,beş yüzden fazla siyah beyaz fotoğrafları,kutularından çıkarıp yerlere saçtım.bilgisayarda tarayıp özel dosyalarına yerleştirdim.bu işlere kendimi öylesine kaptırmışım ki,çello çalan kediyi günlerdir ziyaret etmediğimi farkettim.genelde gece 12 den sonra girdiğim sayfalara 17 de girdim.selim ileri okumakla biter mi dersen bitmezzzzzzzzz.sen benim yerime okumuş oldun.senin alıntıların bile eski okumalarımı canlandırdı gözümde.
ateş çiçekleri ve kargalar doğru galiba.salihlide asırlık çınar ağaçlarının olduğu meydanlarda veya dere kenarlarında toplanır,komün hayatı yaşar kargalar.geçenlerde 25 tane ateş çiçeğini bahçenin bir köşesine topluca diktim.bir kaç gün sonra beş on tane karga havalandı bizim bahçeden...eşimle bir anlam veremedik. sizin çiçekçinizin sözü bu olayı hatırlattı.uzun yorumlarla canınızı sıkmadım umarım.....

çello çalan kedi dedi ki...

Ali Bey, hiç olur mu sıkmak ne kelime, bir o kadar keyflendim okurken...

siz bugünlerde bir nevi geçmişe yolculuk yapmışsınız fotoğraflar sayesinde... hem keyifli ama bir o kadar da hüzünlü bir iş, geçmiş olsun diyeyim bari...

demek bir bahçeniz var ne güzel, dilerim bir gün bizim de topluca ateşçiçeği ekebileceğimiz bir bahçemiz oluverir de keyfini süreriz, dostlarımız gelir ziyarete, kedilerimiz ve köpeklerimiz olur etrafımızda...
bahçe diyerek can evimizden vurmayın.. yok kıskanmıyorum imreniyorum sadece.. keyifli bahçe sefalarınız olsun Güler Hanım ile birlikte...

selamlar